Şiirler Türküler Yıl : 1974 Kapak Fotoğrafı : İsa Çelik Kapak Düzeni : Erkal Yavi Ses Kayıt : Stüdyo Elektronik, Sıtkı Acim
Köroğlu Yıl : 1975 Kapak Resim : İsa Çelik Kapak Düzeni : Erkal Yavi Ses Kayıt : Stüdyo Elektronik, Sıtkı Acim
A. Kadir'in ''Bugünün diliyle Mevlana'' adlı Şiir kitabından seçmeler
Düşman sacmasapan laflar eder Duyar can kulağım Hakkımda kötü şeyler düşünür Görür can gözüm Üzerime köpeğini salar Isırır köpek ayağımı Çok acılar çekerim, çok acılar Köpek değilim Onu ısıramam Isırırım dudağımı Büyük kişilerin sırlarına ortağım Gene de nah şu kadar övünemem Bütün ayıplar bende ama Ne yapıp yapmalı, ulaşmalı dostlara Geride kalmayı kendime yediremem
Zaloğlu bu zulmü görseydi Ecel bu feryadı duysaydı Celladın yüreği olsaydı Zaloğlu savaşa, yiğitliğe ağlardı Ecel bakardı kendine ağlardı Cellat, yüreği taş olsa, ağlardı Diken içindeler Ama gül gibiler Hapisteler Ama şarap gibiler Balçık içindeler Ama gönül gibiler Gece içindeler Ama sabah gibiler Her gün bir yerden göçmek ne iyi Her gün bir yere konmak ne güzel Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş Dünle beraber gitti, canlarım Ne kadar söz varsa düne ait Şimdi yeni şeyler söylemek lazım
Yaratan bizleri insan yarattı Muhabbet insana, cana muhabbet Cümle mahlukatın üstünde tuttu, Muhabbet insana, cana muhabbet Ne mutlu ki bize insan olmuşuz İnsan sevgisini gerçek bilmişiz İnsanın dalında açıp gülmüşüz Muhabbet insana, insan olana İnsan olan insan gelsin beriye Kimi kara, kimi çalar sarıya Aslolan hayattır bakma deriye Muhabbet insana, cana muhabbet
Ruhi Su
Merhaba Dursun Bebek Merhaba İşte su İşte ışık İşte hava İşte Dursun Bebek bizim dünya Dandini dandini dastana Dursun Bebek uyusun Uyusun da aman çabuk büyüsün Danalar girmiş bostana Daha neler var, neler var daha İşte kundak İşte hapis İşte kavga İşte Dursun Bebek bizim dünya Dandini dandini dastana Dursun Bebek uyusun Uyusun da aman çabuk büyüsün Bostana girmiş danalar
Melih Cevdet Anday / Ruhi Su
Yaylasından inmişler Üç kız bir ana İnmişler aman Ağlarlar yana yana Karaları giymişler Üç kız bir ana Giymişler aman Ağlarlar yana yana Sokuldum yanlarına Üç kız bir ana Demezler bana Ağlarlar yana yana
Halk Türküsü / Ruhi Su
Kapımın önünde üç selvi vardı Üç selvi Kökleri yerde, başları yıldızlarda Üç selvi Selviler sallanırdı rüzgarlarda Üç selvi Bir gece düşman bastı evi Üç selvi Yatağımda öldürüldüm ben Üç selvi Kesildi selviler köklerinden Üç selvi Artık ne kökleri yerde Başlar yıldızlarda Üç selvi Selviler sallanmıyor rüzgarda Üç selvi Mermer bir ocakta Parçalanmış yatıyor Üç selvi Kanlı bir baltayı aydınlatıyor Üç selvi
Nazım Hikmet
Yağmur çiseliyor, Serez'in esnaf çarşısında Yağmur çiseliyor Korkak Yavaş sesle Bir ihanet konuşması gibi Yağmur çiseliyor Beyaz ve çıplak mürted ayaklarının Islak ve karanlık toprağın üstünde koşması gibi Yağmur çiseliyor Serez'in esnaf çarşısında Bir bakırcı dükkanının karşısında Bedreddin'im bir ağaca asılı Yağmur çiseliyor Gecenin geç ve yıldızsız bir saatidir Ve yağmurda ıslanan Yapraksız bir dalda sallanan şeyhimin Çırılçıplak etidir Yağmur çiseliyor Serez çarşısı dilsiz Serez çarşısı kör Havada konuşmamanın, görmemenin kahrolası hüznü Ve Serez çarşısı kapatmış elleriyle yüzünü Yağmur çiseliyor
Zamanede bir hal gelmesin başa Ahdi bütün bir sadık yar kalmamış Kalleş yar olana dost demem haşa N'olacak muhannet meydan görmemiş Ben bir yar isterim derûn-u dilden Sarfede varını geldikçe elden Beni setreyleye dudan elden Her yüze gülen yar olmuş olmamış Hüseyin beyhude ah etme naçar Bir kapı örterse birini açar Buna dünya derler hepisi geçer Hangi günü gördün akşam olmamış
Kul Hüseyin / Ruhi Su
Yürüdü tren de yolda eğlenmez Derdim çoktur memlekete söylenmez Tükendi cephanem geriden gelmez Teskeremden evvel vurdular beni Sılama hasret koydular beni Aziz Abdal dağı ordugah yeri Bir haftalık tayın yenmiyor kuru Hasretli kaldık koca Kayseri Teskeremden evvel vurdular beni Sılama hasret koydular beni Ağır makinalı da tepeden inmez Tarıyor ormanı kimse görünmez Verilen parolalar aklıma gelmez Gözüm göre göre vurdular beni Sılama hasret koydular beni
Allı turnam bizim ele varırsan Şeker söyle kaymak söyle bal söyle Gülüm gülüm Kırıldı kolum Tutmuyor elim Turnalar hey Ah gülüm gülüm Yar gülüm gülüm Kız gülüm gülüm Turnalar hey Eğer bizi sual eden olursa Boynu bükük benzi soluk yar söyle Gülüm gülüm Kırıldı kolum Tutmuyor elim Turnalar hey Ah gülüm gülüm Yar gülüm gülüm Kız gülüm gülüm Turnalar hey Allı turnam ne gezersin havada Kırıldı kanadım kaldım burada Gülüm gülüm Kırıldı kolum Tutmuyor elim Turnalar hey Ah gülüm gülüm Yar gülüm gülüm Kız gülüm gülüm Turnalar hey Ne onmadık kulumuşum dünyada Akşam olsun allı turnam dön geri Gülüm gülüm Kırıldı kolum Tutmuyor elim Turnalar hey Ah gülüm gülüm Yar gülüm gülüm Kız gülüm gülüm Turnalar hey Halk Türküsü / Ruhi Su
Hasan dağı Hasan dağı Eğil eğil, eğil bir bak Sıkıyor zincir bileği Jandarmada din iman yok Gidiyor kalktı göçümüz Gülmez, ağlamaz içimiz İnsan olmaktı suçumuz Hasan Dağı, insan olmak Koçhisar üstünden Bor'a Gülek bir karanlık dere Sıradağlar sıra sıra Çukurova ana toprak
Mahsus mahal derler kaldım zindanda Kalırım, kalırım dostlar yandadır İk'elleri kızıl kandadır kanda Ölürüm ölürüm kardeş aklım sendedir Artar eksilmeyiz zindanlarında Kolay değil derdin ucu derinde Kumhan ırmağında Kara Barun'da Bulurum bulurum kardeş öfkem kındadır Dirliğim düzenim dermanım canım Solumsağ tarafım imanım dinim Benim beyaz unum ak güvercinim Bilirim bilirim kardeş gelen gündedir Ruhi Su
Bir oba kalkıp da yola koyuldu mu Hayvanların çanları başlarmış konuşmaya! Önde giden devenin çanı: "Benim ağam zenginnndir! Benim ağam zenginnndir!" Diye ötermiş Ortada giden devenin çanı: "Neden neden neden neden ? " Diye ötermiş Arkadan gelen devenin çanı da: "Ondan bundan Ondan bundan ondan bundan ondan bundan" Diye ötermiş... Bizim bu ozan dilimiz, doğru gören doğru söyleyen Sazımız, dertlilere derman arayan Şaman dualarından beri Böyle yargılayıp geliyor... Aldı Alaca dağın, kara dağın akan suların ayincisi Hem ayincisi, hem de oyuncusu olan Şaman kocası Bakalım ne dedi: "Allah, Bismillah! Ey Tanrım yanıldığımda bana yardım et! Ey kopuzum! Doğru gör, doğru söyle! Üyengi ağacının kökünden oyarak aldığım kopuzum! Kızıl çalı tobulgadan perdelerini yaptığım kopuzum! Yürük atın kuyruğundan tel yaptığım kopuzum! Doğru gör, doğru söyle! Söylenene uymazsan kulaklarını burarım! Seni yere çalarım! Oynayıp durduğum andır bu an! Çam kopuzumu elime aldım. Su yılanı gibi dolandım döndüm..." Deyip kesti At ayağı çabuk, ozan dili çevik olur derler Biz gelelim Kara Hoca'nın oğlu Dedem Korkut'a Dedem Korkut'tan bir yiğit damar sürüp getirelim Köroğlu'na. Aldı Çardaklı Çamlıbel'in kırk delisinden biri Yusuf'un oğlu Koç Köroğlu Bakalım o da nasıl bir öğüt verdi, ne söyledi:
Dinle sözlerimi han oğlum Ayvaz Ha babam Ayvaz! Yükletin kervanı dengine bakın Erlik meydanına girdiğin zaman Kuşanın kılıcı gencine bakın Düşmanın üstüne eyledim akın Ha babam akın! Dönüşüm yok zamanım yakın Fakir fukarayı incitmen sakın Mal yemez tamahkar zengine bakın Köroğlu her zaman kurdu meydanı Hele meydanı Ben bilirim yahşi ile yamanı Aman dileyenden kesme amanı Dertli olanların derdine bakın
Mert dayanır namert kaçar Meydan gümbür gümbürlenir Şahlar şahı divan açar Divan gümbür gümbürlenir Yiğit kendini öğende Oklar menzilin döğende Şeşper kalkana değende Kalkan gümbür gümbürlenir Ok atılır kal'asından Hak saklasın belasından Köroğlu'nun narasından Her yan gümbür gümbürlenir
Senin o tektirin bize abestir Bu yiğitlik sana kimden mirastır Eğer ki kulluğan verirsen destur İnan üçten beşten senden Geride kalan değilem broy! Kavga görmeyince açılmaz aynım Benimle beraber Mustafa kaynım Eğer ki kavgada kızarsa beynim İnan üçten beşten senden Geride kalan değilem broy! Koca Bey'em çok diyarlar gezmişem Nice nice alayları bozmuşam Bin kelleyi bir cidaya dizmişem İnan üçten beşten senden Geride kalan değilem broy!
Aldı Şirin Döne: Bağdat'a sefer edenler Hoylu'm nic'oldu gelmedi? Tuna teline gidenler Hoylu'm nic'oldu gelmedi?
Aldı Köroğlu: Bağdat'a sefer eyledim Hoylu'm da kaldı gelmedi Acem ile cengeyledim Hoylu'm da kaldı gelmedi
Aldı Şirin Döne: Düğünü bozup gidenler Badeyi süzüp gidenler Acem ile cengedenler Hoylu'm nic'oldu gelmedi?
Aldı Köroğlu: N'olsam koç Köroğlu n'olsam Hoylu'yu düşümde görsem N'olaydı da ben de ölsem Hoylu'm da kaldı gelmedi
Karlı dağların ardından Yel olup estiğin var mı Tek başına bu çöllerde Ordular bastığın var mı Kargıyı ucundan salla Düşmana deme eyvallah Her yandan üç beş kelle Terkiden astığın var mı Köroğlu söyler şanından Kuş uçurmaz divanından Avuçla düşman kanından Doldurup içtiğin var mı
Aman Kırat, canım Kırat Kaçıp çekilip gidelim Her yanında çifte kanat Uçup çekilip gidelim Yoktur Kırat'ın durağı Bilmez yakını ırağı Ab-ı kevserdir sulağı İçip çekilip gidelim Köroğlu der ki ezeli Bağlar döküyor gazeli Silistre'den güzeli Seçip çekilip gidelim
Kırat'a binince kuskun bulunmaz Değirmen misali bulgur beslemez Kavgaya girince silah alınmaz Severim Kırat'ı bir de güzeli Serim ata kurban, canım Kırat'a Başını başımdan yukarı tutar Hay edip köpüğün sağrıdan atar Kaçınca kurtulur, kovunca tutar Severim Kırat'ı bir de güzeli Serim ata kurban, canım Kırat'a Kırat bu dağları aşmalı bugün Deli Boran gibi coşmalı bugün Dostun ellerine düşmeli bugün Severim Kırat'ı bir de güzeli Serim ata kurban, canım Kırat'a
Bir at gördüm Silistre'nin ilinde Elma gözlü kız perçemli Kırat gel Ne bend'oldun lekelerin elinde Elma gözlü kız perçemli Kırat gel Kır'ı binmek iyi gelir uğura Hay edende dağı taşı devire Başı küçük boynu benzer puhura Elma gözlü kız perçemli Kırat gel Büyüktür gövdesi küçüktür başı Altıdan yediye gidiyor yaşı Çardaklıçamlı'da küçük kardeşi Elma gözlü kız perçemli Kırat gel
Köroğlu yavaş yavaş yoruldu, İhtiyar oldu çürüdü, başladı yakınmaya:
Felek aldı devranımı demimi Ya ben kime gidem imdada bilmem Aşkın deryasına saldı gemimi Çalkanıp çıkmaya bir ada bilmem Kement attım dala ben Düştüm haldan hala ben Çöp deşirdim yuva yaptım Uçamadım bala ben Ben feleği dost bilirdim Bağladı kollarım benim Eser iken esmez oldu Serimde tellerim benim Pünhanım çağırır hazır ve nazır Yetiş imdadıma boz atlı Hızır Kefenim dikildi tabutum hazır Kabirim kazıldı nerede bilmem Güven gez güven gez Dağda olur güven gez Ne devlete bel bağla Ne varlığa güven gez Doldu peymaneler doldu Saradı gül benzim soldu Sağımda solumda öldü Nevcivan kularım benim
Dedi, Köroğlu hikayesi burada bitti İşte böylece, Şaman dualarından Dedem Korkut'a Dedem Korkut'tan Köroğlu'na, Yunus Emre'ye, Pir Sultan Abdal'a, Karacaoğlan'a, Dadaloğlu'na, ondan ona ondan ona, ondan da çağımızın büyük ozanlarına sürüp geldi bu güzel dil. Hep doğru gördü, doğru söyledi bu telli Kur'an Onlar yalnız bize bu dünyayı sevdirmekle kalmadılar, daha mutlu ve daha adil bir dünyanın geleceğini de söylediler. Belki o dünyayı görmediler ama, görmüşçesine söylediler...