Yapım : Ada Müzik Mastering, Editing : İhsan Apça, Özgür Özkan Mete Kayıtlar : Ekin, Özdemir Duru (1964), İstanbul Grafik Tasarım : Dursun Şahin Baskı : FRS Matbaacılık
Bu nasıl İstanbul zindan içinde Kayboluverdi gecem gündüzüm Bu nasıl İstanbul zindan içinde Bavo bave... Yattığımız yerde güller bitecek Gün ışıyıp gelir sabret, bu bizim Yattığımız yerde güller bitecek Bavo bave...
Söz / Müzik: Ruhi Su
Hayali gönlümde yadigar kalan, Bir yanım deryada çalkanır şimdi. On beş mürşid ile boğulup ölen Bir yanım deryada çalkanır şimdi. Garip garip öter derya kuşları Su içinde uykuları, düşleri Bir gelin, döker kanlı yaşları Bir yanım deryada çalkanır şimdi. Nazım ile zindanda gün be gün biri Söyletir dilsizi, ağlatır körü Bir yanım çürüyor, bir yanım diri Bir yanım deryada çalkanır şimdi. Yaralarım tuz içinde kanıyor Uyku gelmiş ela gözler sönüyor Bir yanımda Suphi Nejat ölüyor Bir yanım deryada çalkanır şimdi. Gelir günler gelir, yaram sarılır Böyle gitmez bir gün hesap sorulur Bir yanım Acem'den, Çin'den görünür Bir yanım deryada çalkanır şimdi.
Hasan dağı Hasan dağı Eğil eğil, eğil bir bak Sıkıyor zincir bileği Jandarmada din iman yok Gidiyor kalktı göçümüz Gülmez, ağlamaz içimiz İnsan olmaktı suçumuz Hasan Dağı, insan olmak Koçhisar üstünden bora Gülek bir karanlık dere Sıradağlar sıra sıra Çukurova ana toprak
Mahsusmahal derler kaldım zindanda Kalırım, kalırım dostlar yandadır İki elleri kızıl kandadır kanda Ölürüm ölürüm kardeş aklım sendedir. Artar eksilmeyiz zindanlarında Kolay değil derdin ucu derinde Kumhan ırmağında Kara Barun'da Bulurum bulurum kardeş öfkem kındadır. Dirliğim düzenim dermanım canım Solumsağ tarafım imanım dinim Benim beyaz unum ak güvercinim Bilirim bilirim kardeş gelen gündedir.
Nasıl geçtin de boz bulanık sellerden? Haberim mi aldın esen yellerden? Yadigar mı da geldin bizim ellerden? Gül-ü reyhan gibi koktun birader Gül-ü reyhan misali koktun birader Gün ışır ışımaz, alın yazımız parlar Ne alın yazısı, el yazısı be! Sökemeyiz ki biz, ilkokul aydınlığı bile gösterilmeyenler Biz, pis yöneticilerin mutsuz kişileri, Süpürürüz yaban ellerin sokaklarını; pis el, pis yürek! Sığmazken atalarımız güne, yarına Düşmüşüm vay, düşmüşüm ben el kapılarına Daha üçyüz yıl önce, omuzlarımızda gök yarısı bayraklar Eğilirdi bu ülkenin burçları uygarlığımıza Şimdi ta Bünyan'daki üç çocuk, ağızları açlıkla büyümüş Şimdi ta Ereğli'deki dört çocuk, gözleri açlıkla iri iri Alır karanlıklar, karanlıklar ardından göderdiğim kara lokmasını Sığmazken atalarımız güne, yarına Düşmüşüm vay, düşmüşüm ben el kapılarına Ne duruyoruz be kardeş, aylık bin yeşil mark Varalım dağılalım kartal Anadolu'dan Yeryüzüne Beyler altın uykularından uyanmak üzere, haydi yollarını temizliyelim Al güneşten bile utanmadan; pis el, pis yürek Sığmazken atalarımız güne, yarına, Düşmüşüm vay, düşmüşüm ben el kapılarına
Söz: Fazıl Hüsnü Dağlarca Müzik : Ruhi Su
Nesini söyleyim canım efendim Gayrı düzen tutmaz telimiz bizim Arzuhal eylesem deftere sığmaz Omuzdan kesilmiş kolumuz bizim Benim bu gidişe aklım ermiyor Fukara halini kimse bilmiyor Padişah sikkesi selam vermiyor Kefensiz kalacak ölümüz bizim Serdari halimiz böyle n'olacak Kısa çöp uzundan hakkın alacak Mamurlar yıkılıp viran olacak Akıbet dağılır elimiz bizim
Serdari / Ruhi Su
Gümüş ibriğidim; kaynadım, coştum Kendi yağım ile kavruldum, piştim Kadrimi bilmezin eline düştüm Eğil dağlar eğil, kıymet bilinsin Eğil dağlar, benim sılam görünsün Budayalım karaçamın pürünü Dinleyelim kekliklerin ününü Gözediven şu garibin yolunu Eğil dağlar eğil, kıymet bilinsin Eğil dağlar, benim sılam görünsün Garib / Ruhi Su
Kalktı göç eyledi avşar elleri Ağır ağır giden eller bizimdir Arap atlar yakın eder ırağı Yüce dağdan aşan yollar bizimdir Belimizde kılıcımız Kirmani Taş deler mızrağımın temreni Hakkımızda devlet etmiş fermanı Ferman padişahın dağlar bizimdir Dadaloğlu'm bir gün kavga kurulur Öter tüfek, davlumbazlar vurulur Nice koçyiğitler yere serilir Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir.
Söz: Dadaloğlu Müzik: Ruhi Su
Kaleden iniyordum Yar yar yar yandım Çağırsan dönüyordum Ninanay, ninanay ninanay nom Derdinden kibrit oldum Yar yar yar yandım Üflesen yanıyordum Ninanay ninanay ninanay nom Şinanany şinanay şinanay nom Kalenin bedenleri Çağırın gidenleri İpek bürük bürünmüş Niksar'ın fidanları Entarisi aktandır Ne gelirse baktandır Benzimin sarılığı Her dem ağlamaktandır
Halk Türküsü / Ruhi Su
Mert dayanır namert kaçar Meydan gümbür gümbürlenir Şahlar şahı divan açar Divan gümbür gümbürlenir Yiğit kendini öğende Oklar menzilin döğende Şeşper kalkana değende Kalkan gümbür gümbürlenir Ok atılır kal'asından Hak saklasın belasından Köroğlu'nun narasından Her yan gümbür gümbürlenir
Köroğlu / Ruhi Su
Aldı koca bey: Senin o tektirin bize abestir Bu yiğitlik sana kimden mirastır Eğer ki kulluğan verirsen destur İnan üçten beşten senden Geride kalan değilem broy! Kavga görmeyince açılmaz aynım Benimle beraber Mustafa kaynım Eğer ki kavgada kızarsa beynim İnan üçten beşten senden Geride kalan değilem broy! Koca Bey'em çok diyarlar gezmişem Nice nice alayları bozmuşam Bin kelleyi bir cidaya dizmişem İnan üçten beşten senden Geride kalan değilem broy! Köroğlu / Ruhi Su
Sabahtan uğradım ben bir figana Bülbül ağlar ağlar, güle getirir Bakın şu feleğin çürük işine Her bir cefasını kula getirir Depreştirme benim, dertlerim tamam Muhabbet şirindir, vermiyor aman Üstümüzde dönen çarh ile devran Felek bizi halden hale getirir Pir Sultan Abdal'ım sözlerim haktır Hak diyen canlardan hiç şüphem yoktur Cehennemde ateş olmaz, nar yoktur Herkes ateşini bile götürür
Pir Sultan Abdal / Ruhi Su
Akkuğular sökün etti yurdundan Yiğit olan yatamıyor derdinden Gün öğlen mahalli belin ardından Saydım altı güzel indi pınara Kınalı kekliğim indi yuvaya Üçü uzun boylu, gayetin güzel Üçü orta boylu, gözlerin süzer Dedim akça ceren çölde ne gezer Saydım altı güzel indi pınara Kınalı kekliğim indi yuvaya
Karacaoğlan / Ruhi Su