Ayşe Tütüncü Aralık ayının en güzel konserlerinden birini Borusan`ın tasarım harikası salonunda verdi.
En son söyleyeceğimizi en baştan söyleyelim; Ayşe Tütüncü ve Borusan Müzik Evi`ne içten bir alkış. Bu alkış, konser sonu alkışından ziyade Borusan`ın bizi biten yılın ardından hatıralarımızda kalacak kadar güzel bir konserle, Ayşe Tütüncü gibi bu coğrafyanın yağan yağmurundan, göğe yükselen neminden müzik damıtan bir ustayla ödüllendirdiği için.
Bu yazıyı okuyan bir çok kişi sevgili Ayşe Tütüncü`nün Yedi Yer, Yedi Gök albümünü eminiz dinlemiştir ve mutlaka albüme adını veren parçasını da... Yedi Yer, Yedi Gök Anadolunun ruhuna yolculuk yapan Kızılırmak nehridir. Bin yıllardır çorak topraklardan çıkarak Anadoluyu rahmetle buluşturup suya kavuşturan Kızılırmak gibi... Küçük derelerin bakir cılızlığı içinde mütereddit başlayan piyano ve piyanoyla buluşup gürleyerek ilerleyen Oğuz Büyükberber klarneti, Yahya Dai saksofonu, Timuçin Gürer`in asma davulu, Serdar Gönenci ve Saruhan Erim`in vurmalıları buluşarak taşkın bir nehre dönüşüp kimi zaman azgın, kimi zaman duygusal akarak ilerler...
Uzun süredir albümdeki müzisyen dostlarıyla sayısız konser veren Tütüncü bu dönemi alto ve soprano saksofon çalan Meriç Demirkol ve viyolonselist Anıl Eraslan`dan oluşan yeni triosuyla yeniden kurguluyor ve biten yılla birlikte gelecek yıla müzikli ilmek atıyor. 22 Aralık akşamı Borusan Müzik Evi`nin dinleyiciyle müzisyen ve müziğiyle aynı duygusal hizayı yakalamasını sağlayan harika salonunda premier olarak da tanımlayabileceğimiz konserini verdi.
Konserin bitiminin ardından sevgili Tütüncü ile kısa bir söyleşi yapma imkanı bulduk. Öncelikle konser sonrasının yoğunluğu-yorgunluğu içinde bizimle konuşma nezaketini gösteren sevgili Ayşe Tütüncü`ye teşekkür edelim ve gelelim konuştuklarımıza; elbette önce yeni trioyu sorduk, üçlünün nasıl bir araya geldiği ve sinerjileri üzerine konuştuk;
"Daha önce Meriç’le çalmışlığımız var ve çok iyi uyum yakaladığımızı düşünüyorum. Özellikle onunla ilk yaptığımız iş bir odaya girip birbirimizi tanımak için "hadi serbest çalalım" demek oldu ve sonra saate baktık ki otuzbeş dakika aralıksız çalmışız. Karşılıklı büyülenmiş gibiydik ve sonra da ara ara tabi benim başka gruplarım da var onlarla çalıyorum Meriç de yoğun biri, ama ara ara bu sevgi uğruna birlikte çalmaya devam ediyorduk ama ben yetinmeyip artık devamlı çalmayı istedim, bu hep aklımda vardı. Neden onunla sürekli çalmıyayım, proje yapmayalım diyordum. Sonra, geçen yaz (ICMS - İsmet Sıral Yaratıcı Müzik Atölyesi konserleri kapsamında) seyyar satıcılarla müzisyenleri buluşturan projede konserim olmuştu, orada da geniş bir ekibi biraraya getirdim ve hemen aklıma Meriç’i çağırmak geldi derken o sırada Anıl`la tanıştık. Anıl`la da iyi uyum yakaladığımızı düşündüm. Sonra hadi böyle bir trio yapalim diye düşünür, öyle mi böyle mi diye konuşurken Meriç’le Anıl’ın yakaladıkları uyum hoşuma gitti. Benimle tek tek iyi olabilir ama trio olarak yakaladığımız uyum bence daha harika oldu. Önerdiğim anda fikir her ikisinin de hoşuna gitti. Bu sayede ben şimdi bir yaylı ile yepyeni şeyler yapacağım. Bir de farklı olan alto saksofon ile çalıyor olmam. Hayatımda hep soprano saksofon ileçalıştım ancak şimdi burada artık yeni ifadeler de ortaya çıkıyor..."
Yukardaki cümlelerde `birbirimizi tanımak için hadi serbest çalalım` kısmına dikkatinizi çekeriz. Doğaçlama duygusu çok yüksek olan Tütüncü iki müzisyenin kendi dillerinde olabilecek en iyi tanışmayı sağlayacaklarına emin haklı olarak. Ardından viyolonselci Anıl Eraslan ile tanışmaları ve müziğin yeni trio diline kavuşması, tıpkı aşağıda dediği gibi;
"Tabii. Mesela şimdi "Yedi Yer Yedi Gök“ parçasının yeni yorumuyla girdim. Konserde de söylediğim gibi, "şuraya da bir yaylı girse ne güzel olur“ diye söylediğim yerler vardı. Dolayısıyla hemen böyle, bir şeyi, o parçayı aldık hemen..."
Peki ya yeni trionun sürekliliği ve repertuvarı, elbette aklımıza o da geldi, bakın de diyor Ayşe Tütüncü;
"Bu grupla başka arajmanlar başka konser teklifleri var. Yeni repertuvarımız var. Yeni beste iki üç tane vardı. Ancak oturup çalıştığımızda bundan sonra yapacağımız her şey yepyeni olacak..."
Peki, müzikler biraz daha çağdaş, daha atonal mi olacak sorusuna ise eskilere göre yorumların biraz daha çağdaş müzik ağırlıklı eksene kayması ihtimali olduğunu belirtti.
Kısa sohbette her ikimizde eski ve yeni kayıtların mukayeseli dinlenmesi fikri üzerinde anlaştık. Ayşe Tütüncü Trio konserinde ayrıca Selen Gülün ve Ozan Musluoğlu`nun da birer parçasını çalması dinleyiciler için oldukça hoş bir sürpriz oldu, bu son notu da toparlarken eklemeyi unutmayalım ama geceyi izleyen bizlerin üzerinde anlaştığı bir şey daha var, Ayşe Tütüncü`nün bu topraklarda üretilen müziğin duygusuna olan yakınlığını kurmayı başardığı kişisel köprü sayesinde caz ve modern müzikle ne denli başarılı buluşturduğu idi.
Leyla Diana Gücük
Cazkolik