Sahnede de hayatta da dik durdu
Önceki gün kaybettiğimiz Esin Afşar, müzik dünyasında taviz vermediği gibi, politik olarak da dik durmasını bildi. 12 Eylül'ün karanlık günlerinde Aydınlar Dilekçesi'ni Kenan Evren'e sunan isimlerden biriydi.
Kimi şarkılar vardır, söyleyenin üzerinde kalır, yıllar geçse, başkası söylese bile o şarkı çalındığında ya da söylendiğinde hep aynı isim akla gelir. ‘Yoh Yoh’ dediğimizde akla Esin Afşar’ın gelmesi gibi.
1970’te, daha ikinci 45’liğinde söylediği bu Kul Ahmet türküsü Esin Afşar’ın üzerinde kaldı belki ama o hiçbir zaman bu şarkıyla sınırlı kalmadı, pek çok şarkıya imza attı hatta şarkıların da ötesine geçti, aydın tavrı ve kişiliğiyle her dem kendinden söz ettirdi. Önceki gün kaybettiğimiz Esin Afşar, memleketin en önemli seslerinden biri değil, zaman zaman sahiden cesur karşı çıkışlarıyla önemli figürleri arasında yer alıyordu.
Esin Afşar’ı tanımak için önümüzde önemli bir kaynak var: Otobiyografisi. 1995’te Arion’un bastığı ‘Anılar Yanıltır mı?’, 2008’de ‘Yaşamımdan Esintiler’ adıyla İş Bankası tarafından eklemelerle yeniden yayımlandı. Bu aynı zamanda, sanatçının 2009’da kutladığı şarkıcılığının 40. yılında kendine verdiği bir armağandı. O yıla gelene dek on sekiz 45’lik, (toplamalarla birlikte) dokuz albüm yapmış, sonrasında bunlara iki albüm daha eklemişti. Bugün külliyatının önemli bir bölümünü piyasada bulmak mümkün, yazdığı kitabı da.
Müzikle başladı
Bir yanlış bilgiyi düzeltmekte fayda var: Esin Afşar, tiyatrodan müziğe geçmedi. Müzikle işe başladı. Ankara’da, konservatuvarda piyano öğrenirken, Muhsin Ertuğrul’un isteğiyle Devlet Tiyatrosu’na girdi, sonrasında müziğe geri döndü. 1969, ilk plağı ‘Kara Toprak / Yunus’u yaptığı tarih. Aynı yıl Ankara’da, Bangibas adlı genç bir grupla tanıştı ve onlarla çalışmaya başladı. Birlikte türküleri aranje ederken grubun ismini de değiştirdi: Modern Folk Üçlüsü, Esin Afşar’la çıktıkları yolda Anadolu-pop’a yeni bir hat çizdi.
Anadolu-pop’un en ‘çılgın’ günlerinde, birbiri ardına plaklar yaptı Esin Afşar. Plaklarında ve konserlerinde Yunus Emre’den Karacaoğlan’a halk şairlerini ve türküleri tanıttı. Tanıtma işini, sonrasında ‘diplomatik sanatçı’ olarak sürdürdü ve memleketi temsilen pek çok yerde konserler verdi. Bu konserlerde ve sonrasında yaptığı albümlerde Yunus Emre, Mevlana ve Nâzım Hikmet’i hep ayrı tuttu.
Alameti farikası
70’li yıllarda dönemin modasına uydu ve ‘aranjman’ söyledi. Bir dönemin meşhur şarkısı ‘Arlekino’, Çiğdem Talu’nun sözleriyle ‘Sanatçının Kaderi’ adıyla onun sesinden büyük sükse yaptı. 1975’te Eurovision Şarkı Yarışması Türkiye elemelerine kendi bestesi ‘Canı Sıkılan Adam’la katıldı. Şarkı, yakın dönemde bir telefon firmasının reklamında kullanılmak suretiyle yeniden meşhur oldu. ‘Yoh Yoh’ sonrasındaki asıl patlamayı 1976’da ‘Zühtü’ ile yaptı. Bu plak, elektrobağlaması ve muazzam düzenlemesiyle Türk işi funk denince akla gelen ilk plaklardan. Sadece memlekette değil, Avrupa’da da tanınıyor, biliniyor.
‘Yoh Yoh’, Esin Afşar’ın alameti farikasıydı. Cemil Demirsipahi’nin Kul Ahmet’ten düzenlediği bu türküyü, 1970’te seslendirdi. İlerleyen dönemde o kadar sevildi ki, Esin Afşar, ‘Bayan Yoh Yoh’ olarak anıldı. 1986’da, daha sade bir düzenlemeyle ‘Dün ve Bugünün Türk Şiir ve Ezgileri’ albümünde yeniden yorumladığı bu türkünün plak olarak yayımlanmayan bir de Fransızca düzenlemesi var.
Esin Afşar, 1976 – 86 arasını plak yapmadan geçirdi ama hep göz önündeydi. Televizyon programları ve konserlerini sürdürürken memleket gündeminin dışında kalmıyordu. 15 Mayıs 1984’te son şeklini alan Aydınlar Dilekçesi’ne imza atması onu diğer sanatçılardan ayırdı. Bu haysiyetli ve cesur hareket sonradan başını ağrıttı belki ama o hep bunun arkasında durdu. Dilekçeyi imzalayanlar sudan bahanelerle birer birer imzalarını çekerken, Afşar, dilekçeyi Kenan Evren’e götüren ekibin içinde de yer aldı ve böylelikle 12 Eylül’e ilk karşı çıkışın simgelerinden oldu. Sonrasında, Evren, “Ben ne yapayım böyle aydını” minvalli açıklamalarla kendisini vatan haini ilan ettiğinde de duruşunu bozmadı.
Katıydı, kuralcıydı. O dimdik duruşunda bunların da etkisi vardı elbette. İnandığını hep savundu, yolunu hiç değiştirmedi. ‘Atatürkçü, çağdaş bir Türk kadını’ olduğunu her fırsatta vurguladı. ‘Bir diplomat kızı olan Esin Afşar’ ifadesiyle başlayan resmi biyografisi, Atatürkçü Düşünce Derneği, Sigara İçmeyenler Derneği gibi derneklere üye olduğu bilgisiyle biter. Bir yanda ‘Atatürk’ adlı bir albüme imza atarken, diğer yanda kapağında Atatürk portresiyle poz verdiği ‘Esin Alaturka’ albümüne şu notu koymayı ihmal etmemiştir: “Bu albümü aldığınız için teşekkür ederiz. Ancak her şeyden önce (içiyorsanız) lütfen sigaranızı söndürünüz.” Esin Afşar’ın karşı olduğu bir başka şey ‘arabeskti’. Bunun bir yaşam tarzı olarak algılanması, arabeskin yükseldiği yıllarda ona, ‘Arabeske İnat’ adlı şarkıyı söyletti. Sanatçı, birkaç hafta önce lösemi teşhisinin akabinde Florance Nightingale’de yoğun bakıma alındı. Doktorlar daha o zaman yaşama şansının düşük olduğunu söylemişler, ailesi ve hayranları bir umut bu bilgiye direnmişlerdi. Korkulan, önceki gece oldu. Haber önce Twitter’dan duyuldu. Resmi açıklama uzun süre yapılmayınca kafalar karıştı, bunun yeni bir Twitter hezeyanı olduğu umut edildi ancak bu kez haber doğruydu.
Twitter’da taziye yağdı
*Esin Afşar vefat etmiş. Nur içinde yatsın. (Fazıl Say)
*Sevgili Esin Afşar iyi ki yaşadın.. (Levent Üzümcü)
*Bir eflatun ölüm. Esin Afşar’ı kaybettik. (Gani Müjde)
*Az önce öğrendim. Esin Afşar’a veda ediyoruz. Çok kibar, tevazu sahibi bir sanatçıydı. Ailesine ve yakınlarına sabır diliyorum. (Yekta Kopan)
*Önemli bir kadın sanatçımızı, aydınımızı Esin Afşar’ımızı kaybetmişiz. İçim acıyor! (Nedim Saban)
*Sevgili Esin Afşar çok üzgünüm.. Keşke elimden daha çok şey gelebilseydi.. Mekânın cennet olsun.. Öldü..kelimesi sadece iki hece.. Ama bu iki hece arasına koca bir ömür ve başarı sığdırır sanatçılar.. Esin Afşar gibi.. (Hamdi Alkan)
*Nurlar içinde, ışıklarla dolu bir yolda Esin Afşar.. O kadar kıymetli.. Tüm yakınlarına ve sevenlerine sabır :( (Çiçek Dilligil)
Radikal - 16 /11 /2011