Kim demiş aşk öldü diye!
SUZAN DEMİR
Eylem Güzeli’, ‘Akşam Erken İner Mapushaneye’, ‘Mahir’in Türküsü’, ‘Utangaç Vatanım’, ‘Pankartlar’ gibi besteleriyle politik müziğin vazgeçilmezleri arasına giren Sevinç Eratalay, onuncu albümü ‘Kalbin Nerede?’ ile müzikseverleri selamladı. 2009 yılında ‘Devrim Türküleri’ isimli albümünü yayınlayan Eratalay, iki yıllık bir çalışmanın ürünü olan yeni albümünü Ada Müzik’ten çıkardı.
İçerisinde doğanın ve yaşamın tüm renklerinin yer aldığı ‘Kalbin Nerede’ albümüyle sanat hayatının 25. yılına giren Sevinç Eratalay, elinde bağlaması ile topluluklarla buluşmasının 35. yılını taçlandırıyor. Albümde ayrıca Bandista, Yavuz Bingöl, İlkay Akkaya, Ahmet Aslan, Metin Kahraman gibi sanatçılarla kendi bestelerini seslendiren Eratalay, sanatı özgürlüğe, uygarlığa ve insanca yaşama yönelik çabalar olarak nitelendiriyor. “Sanat insanın kendisini yeniden yaratacak gücü bulmasına yardım eder. Çalışmalarım, sınıflar arasındaki gelir düzeyinin eşit olması için verilen mücadelenin sesidir... Savaşa karşı, sevgisizliğe karşı, kadınlara yapılan saldırılara karşı ve doğanın yok edilişine karşı bir duruştur... Sestir, kavgadır benim şarkılarım!..” diyen Sevinç Eratalay ile yeni albümü ve sanat yaşamı üzerine görüştük.
Albümünüze Yavuz Bingöl, Bandista ve İlkay Akkaya’nın katkıları var. Bu kişilerle çalışmak nasıl bir duygu. Neler söylemek istersiniz?
Saydığınız isimlerinin yanında Ahmet Aslan, Metin Kahraman, Ahmet Telli, A. Galip, Hüseyin İlbey, Eren Ali Gül de var. Hepsi de çok kıymetli insanlar, sevdiğim değer verdiğim arkadaşlarım. Üreten, söyleyen yaşamın içinde, sokakta olan insanlar. Kırıtmayan, mızmızlanmayan cesur insanlar. Ürettiğim şarkıları arkadaşlarımla paylaşmak, onların da katkıları beni çok mutlu etti tabii ki. Yaptığım besteleri dinledikten sonra onların da benim duyduğum hissettiğim şeyleri hissedip şarkıları söylemek istemeleri beni çok mutlu etti. Toplum olarak gördüğümüz baskının, şiddetin karşısında gelişen bir şey oldu bu duygu.
Ben aceleci davranmasaydım Ahmet Aslan solist olarak eşlik edecekti, Aynur ile görüşmüştüm… Sonuçta bu bir proje ve devam edecek. Mutluluk başka bir şey de yatıyor tabii ki; daha ileri bir insan ve toplum hayaliniz var ise, iddialarımıza daha sıkı sarılıp birlik olmalıyız. Bunu ilk yapacak insanlar da sanatçılar olmalıdır. Bu şekilde derdimizi daha iyi anlatırız. Dikkat çekeriz, moral oluştururuz. En önemlisi hayallerimize devam ederiz. Son yıllarda konser ve albümlerde bunun örnekleri çoğalıyor zaten.
UMUT UYANIK İNSANIN RÜYASIYMIŞ
Albümünüzdeki parçalar, insanlara ‘iyilik’ ve ‘umut’ gibi duygulara yönelik çağrılar içeriyor. Bu çağrıları ilk albümünüzden beri sürdürüyorsunuz. Bu ısrar, hayatın içinde ne gibi karşılıklar buluyor?
Ne olursa olsun yılgınlığa, mutsuzluğa kapılmayan birisiyim. Bunun şarkılarıma yansıması da bu şekilde oluyor. Her şey yolunda havasında da olmuyorum tabii ki… Fakat yerlerde sürünen bir sürüngen gibi olmakta istemiyorum. Ayağa kalkacak bir yol, bir umut buluyorum. Karşıdaki şaşırsın. Vay! Nasıl oldu bu desin? “Umut uyanık insanın rüyasıymış” diyor Eflatun. Çocukken beni dinleyerek büyüyenler, bu yaşımıza geldik hâlâ sizi dinliyoruz diyorlar. Hayatta karşılığı bu olsa gerek…
Albümün ilk parçası olan ‘Kadınım’ şarkısı için, daha doğrusu artan cinayetler ve şiddet için neler söylersiniz?
Toplumsal dengesizliğin olmaması, yani yoksulluğun işsizliğin olmaması ile olur. Dikkat ettiyseniz kadın ölümleri işsizliğin, yoksulluğun dolayısıyla cahilleşmenin olduğu toplumlarda daha çok olmaktadır.
Mutluluk ve iyilik bilgi ile kazanılır. Cehalet kötülüğün başlangıcıdır. TV programlarında cin kovma, melek çağırma, evlilik programları yaparsan nasıl bir toplum beklersiniz ki? İlk önce insan olmayı, insan gibi yaşamayı öğrenmemiz gerekiyor. Yaşamak bir sanattır çünkü…
ARTIK SÖZSÜZ MÜZİK YAPALIM!
Cezaevleri, öğrenci eylemleri, işçi direnişleri ve bunları sıcağı sıcağına dile getiren bir ‘politik müzik’ geleneğinden gelen bir sanatçı olarak bugünün politik müziğini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Gerisindeyiz aslında. Bu soruları yanıtlamadan önce KESK sendikasının örgütlemiş olduğu ve gerici eğitime karşı olanların da katıldığı Kızılay eylemindeydim. Maskeleri takıp, gazı verip suları sıkan gözleri hiçbir şeyi görmeyen devletin savaş alanına çevirdiği sokakları, gazdan öksüren yerlerde dövülen insanları nasıl müziğe dökersiniz? Ben artık sözsüz müzik yapalım diyorum. Bizim derdimizi büyük orkestralar anlatır artık. Zamlar zulümler nasıl anlatılır?
Tüm bunlara rağmen tüm sanatçılar elimizden geleni yapıyoruz, kendimizi olgunlaştırmak, geliştirmek adına.
Albümün ana fikrini oluşturan ‘Aşk ve Devrim Dolu Kalpler’ sanırım biraz kırılgan ve sahipsiz... Bu durumu değiştirmek için ne yapmamız gerekiyor?
Albümde 12 şarkı var. Hepsi birbirini tamamlıyor aslında. Sonuçta ben müzik ile uğraşıyorum. Siyasetçiler gibi davranamam. Kimseye de “kalbiniz nerede, arayın bulun” falan da demiyorum. Demem de zaten! Ruhunu kaybedenler düşünsün. Aşıksındır fikirlerine fakat, sadık olmak başka bir şeydir…
Bundan sonraki çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
Bu projeyi sürdürmek istiyorum. Bana ülkede ve dünya da olan biten her şey -iyisiyle kötüsüyle- notalar üzerinden o kadar çok hayal kurduruyor ki, hayallerim o kadar çok ki, biraz sürpriz olsun istiyorum.
Evrensel Gazetesi