Bülent Ortaçgil Röportajı Betül Memiş'in Kaleminden CNNTürk 'te
05.05.2017

“İnsanlarla ilgili şaşıracağım hiçbir şey kalmadı”

 
47 yıldır müziğinin renginden taviz vermeyen ve 20 yıldır da aynı yol arkadaşlarıyla çalmaya devam Bülent Ortaçgil’in klasikleşmiş şarkıları senfoni orkestrası eşliğinde yeniden hayat buldu. Albümü bahane edip, Ortaçgil ile bir araya geldik…
 
Bundan 16 yıl önce, Cumhuriyet’te başladığım gazetecilik mesaimin ilk röportajıydı ve aradan yıllar geçti. Şimdi bir kez daha muhabbete düştük; 40 yılı aşan melodileriyle müzikseverlerin her daim yamacına ilişen Bülent Ortaçgil ile. İlk albüm ‘Benimle Oynar mısın?’dan bugüne, ne bende ne de onu takipte kalanların algısı hiç değişmedi; hâlâ Ortaçgil kafasıyla uyanıyoruz; -üşenmez de fona eklersiniz niyetine- “Oyuna devam / Biz hiç yorulmadık / Biz hiç yenilmedik desem / Yalan / Oyuna devam…”
 
Bugüne kadar kendi bildiği müzikal yoldan hiç şaşmayan, bu nev-i şahsına münhasır müzik adamı şimdi de, 2012’de (Gaziantep’te görev başında uğradığı saldırı sonucu hayatını kaybeden Dr. Ersin Arslan’ın anısını yaşatmak için düzenlenen) Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’nda gerçekleşen ‘Senfonik Ortaçgil’ konserinin canlı kaydı olan iki CD ve DVD ile karşımızda. Albüm, yaylı sazlar için bestelenmiş olan ‘Sen’ albümünün tamamının yanı sıra, diğer bilinen Ortaçgil klasiklerini de içeriyor. Meraklısını mest edecek albüm; sahne arkası görüntü ve röportajları, Ortaçgil ve yol arkadaşlarının arşivlerinden özel görüntüler ve video kliplerden oluşmakta. Ezcümle; Ada Müzik’ten çıkan, şef İbrahim Yazıcı (ki yakın dönemde bir KHK ile görevinden alınmıştı) eşliğindeki ‘Senfonik Ortaçgil’in kadrajında, üstat Ortaçgil ile dimağları parlatacak bir söyleşi gerçekleştirdik.
 
Artık hiçbir şey şaşırtmıyor beni
 
*Arjantinli yazar Julio Cortazar: “Anlamak bizi değiştirir. O andan itibaren, bir dakika öncesinde olduğumuz kişi değilizdir artık; sonsuza dek değişmişizdir” diyor. Sizin mütemadiyen ‘anlamak’la ilgili bir hemhalinizin olduğunu düşünüyorum. Misal bir şarkınızda; ‘Çözdüm / Her şey çok basit / Denize doğru…’ diyorsunuz.
 
- Çözmek değil de çözememenin insana itici bir güç olduğuna inanıyorum. Çözdüğünüz zaman bitiyor her şey! Anlamak mevzusuna gelirsek de; artık hiçbir şey şaşırtmıyor beni. İnsanlarla ilgili şaşıracağım hiçbir şey kalmadı. Bir de artık uzun dönemde dünyayı çözecek fikirler üretmektense, kısa dönemdekileri çözelim, en azından bugüne dönelim.
 
*Bir söyleşinizde; ‘Dünya yıkılsa, ben biliyordum kafasına geldim’ diyorsunuz. Bu aslında bir yanıyla da kabullenmişlik değil mi?
 
- Halk ozanı ya da arif olmaya erişmiş insanların tavrında biraz ‘kabullenmişlik’ vardır, ama aynı zamanda soru sormaktan da vazgeçmemişlerdir. Bahsettiğim böyle. İnsan hayatta sürekli bir şeylerin değiştiğini görmek istiyor ama dünya çok hızlı değişmiyor. Güzel olan ve insana yetense, bu hayatın döngüsüne bir, iki maya atabilmenin keyfi olmalı. Bütünün içindeki parçalara bir şeyler yapabilmek! O parça da ‘sen’ oluyorsun, işte bunu kabullendiğin zaman, bu da başka bir rahatlık. Eğer, ben o şarkıdaki gibi ‘çözdüm’ dediysem de budur.
 
Hayat benden şaşkınlık hissini aldı
 
*‘Şaşırmıyorum, çünkü’ dediğinizde ortaya çıkan nedir?
 
- Çünkü hayat benden o ‘şaşkınlık hissi’ni aldı. Dünyayı değiştirmek için söyleyeceklerim azalıyor ve dünya böyledir, demeye başlıyorum. Tüm bunlara rağmen, inadına; ‘Ben dünyayı değiştireceğim, görürsünüz!’ demek lazım.
 
*Size ‘kent ozanı’ tanımı yapılıyor. Bense bir filozof gibi, insanın özüne doğru bir yolculuğu araladığınızı ve bir yaşam biçimi fotoğrafladığınızı düşünüyorum.
 
- Ben sanat yapmaya çalışan bir insanım. Bugüne kadar şekillendirdiğim hep sanat oldu. Kimseye bir hayat biçimi önermiyorum, çünkü herkesin gerçeği farklıdır ve o gerçeğe göre konuşur. Cümle sonuna nokta koymayı sevenlerden değilim, çünkü hayatı öyle görmüyorum. Hiçbir şeye nokta koyacak kadar inanmadım. ‘Hayat budur’ dediğinde sloganlaşıyor. Bu da başka bir tavır ve algılayış biçimi, ama ben böyle değilim. 
 
Bülent Ortaçgil: Artık yeni şeyler üretemiyorum
 
Canlı performans kaydetme geleneği yok
 
*Gelelim “Senfonik Ortaçgil” projesine, niçin bu kadar beklediniz?
 
- Müzikten memnunduk ancak görüntülü müzik kaydetmek başka bir profesyonellik. Türkiye’de müziği görüntüleme olayı televizyon mantığıyla işliyor. Hatta müziği klip şeklinde dinlemeye değil, görmeye alıştırılmış. Canlı performans kaydetme geleneği yok. Mesela; şarkıda piyano melodisi var ama ekranda görünen keman ya da gitar. Müzik kalitesini anlayan bir adamın, ‘kim çalıyor?’ demesi lazım… 25 yıldır aynı ekiple birlikteyiz, bugünün piyasasında bu çok kıymetli. Bu projeyle dünya seviyesinde bir kaliteye ulaşıp ulaşmadığımız bir eleştiri konusu olabilir, farkındayız. Ama dört yıldır uğraştığımız bu DVD/CD, gün sonunda bir arşiv niteliğinde olsun istedik.
 
*Bunca yıl, bu ekiple... Peki, nedir sizleri bir arada tutan efsun?
 
‘Ortaçgil müziği’ni seviyor ve sayıyor olmalarından ya da totalde iyi bir şey yaptığımıza inandığımızdan ya da benim onları iyi yönetiyor olmamdan kaynaklanıyor olabilir. Neticede hepimiz müzik için bir aradayız.
 
Büyük ideallerin kalmadığı bir dünyada yaşıyoruz               
 
*‘Sınırlarımı ve süper egomu aşamadığım için, şu an bir şey üretemiyorum’ diyorsunuz. 40 yılı aşan müzikal tecrübenizin verdiği bir rahatlık yok mu?
 
Yaptığım şarkının estetik açıdan bir önceki şarkımla baş edebilir olduğuna emin olsam, yayınlarım. Bugüne kadar söylediğim şarkılar arkamda duruyor ve onları bozmak istemiyorum. Tecrübe dersek de; genelde yaptıklarımı beğenmem giderek zorlaşıyor. Hatta eskiden daha rahattım. Her şey bir yana, yaşadığın ortam da seni besleyici, güçlendirici olmalı, fakat artık Türkiye’de ‘yaşayabilecek miyiz?’ benzeri kaygılarımız da var.
 
*Müziğin eskiden olduğu gibi, toplumsal olmasa da bireysel anlamda bir gücü olduğunu düşünüyor musunuz?
 
Gücü var, ama kullandıracaklarını sanmıyorum. Artık pek çok şey ‘mış’ gibi ve imajlar dünyası üzerine kurulu. Toplumsal hareketliliği sağlayacak müzik yapılmıyor, çünkü dünya öyle bir yer değil artık! Büyük ideallerin kalmadığı bir dünyada yaşıyoruz. Mesela; Şili kültür ve müziğinde son derece etkili olmuş Victor Jara vardı. İçinde yaşadığı zamanı ve felsefesini yansıtmış ve Şili olaylarında ortaya çok kaliteli bir slogan çıkarmış. Böyle slogana canım feda… Hem doğru hem de kaliteli müzik yapmak çok zor!
 
*Sizce bunun sebebi nedir?
 
Herkes şarkıcı, herkes sanatçı... Durum, Andy Warhol’un: ‘Herkes bir gün 15 dakikalığına ünlü olacak’a döndü. Yapılan sanat, doğal olarak sistemi koruyucu, besleyici hatta uyutucu bir unsur olarak kullanılıyor.
 
İstediğim gibi bir yaşam kurabildiğim için mutluyum
 
*Bir proje var mı aklınızda, ufukta görünen?
 
Yapabilir miyiz bilmiyorum ama aklımdaki; bizim grupla, bir stüdyo girelim ya da Bozburun’da veya Datça’da eve gidelim. Orada 15-20 gün, birbirimizi etkileyerek, sıfırdan bir şeyler yaratmak... Bunu yaparken de o bahsettiğim kamera ekipmanlarını götürüp, tüm müzikal süreci kaydetmek istiyorum.
 
*Erkan Oğur yazdığınız şarkı sözlerine istinaden, kitap çıkarmalı diyor, var mı gelecekte bir proje?
 
Yaptığım şarkıların uzun müddet yaşıyor olmasını bilmek, o hazzı veriyor aslında. Fakat kitap yazmak başka bir form, alışkanlık ve disiplin gerektiriyor. Düşün ki; müzik yapabilmek için önce bir enstrüman çalmak gerekiyor, ki enstrüman çalmak zaten senin bir ömürlük görevin. Yazmayı düşünüyorum ama dediğim gibi kolay değil.
 
*Bugün bulunduğunuz noktadan bakınca içinizde uhde kalan bir şeyler var mı?
 
Türkiye’de 25 tane mutlu adam var, onların içindeyim açıkçası, çünkü hiç bir baskı altında olmadan, kendi şarkılarımı çalaraktan öyle bir hayat kurmayı bildim. Bu Türkiye gibi çalkantılı bir yerde, o kadar da mümkün değil. Ben ana akım dışında icra ederek çoğunlukla da hiç bir zaman haşır neşir olmadan, istediğim gibi bir yaşam kurabildiğim için çok mutlu bir insanım.
 
*Türkiye’de gün geçtikçe rengi değişen yaşananlar hakkında ne düşünüyorsunuz?
 
Türkiye’de insanlar ikiye bölünmüş durumda, kimse kimseyi dinlemiyor ve uzlaşmıyor. Dinlemek ve uzlaşmayı öğrenmek zorundayız. Bir arada olmak için bunu yapmak zorundayız. Bu 10 yılda mı, yoksa 100 yılda mı aşılır, bilemem ama başka türlü yaşama biçimi mümkün değil.
 
Es notu: Ortaçgil, 12 Mayıs’ta, Kadıköy Sahne’de çıkacak.
 
Betül Memiş / Cnnturk.com
Fotoğraflar: Gürcan Öztürk
 

SON EKLENEN 5 HABER