Fazıl Say’ın Nazım Oratoryosu Plak Formatında Yayında!
Fazıl Say’ın “Nâzım” başlığı altında bestelediği eser, şarkıcıların ve şiir sunucusunun yanı sıra, geniş bir karma koronun ve senfonik orkestranın ifade olanaklarını kullanırken, kimi yerde usulca duyurulan lirik bir havayı, kimi yerde yüksek ses gürlüğüyle haykıran bir toksözlülüğü içerir. Müzik, hem şiirlerin yoğun anlatım gücünü vurgulamayı üstlenmiş, hem de başlıbaşına duygusal yükselişi temsil etmiştir. “Nâzım”, opera, oratoryo gibi sahne müziklerine yakınlık göstermekte, ancak kuruluşu ve içeriğiyle onlardan ayrılmaktadır. Birbirine bağlı beş bölümden oluşan ve “özgür form” yapısıyla yaklaşık 70 dakika süren eser, makâmsal, tonal ve atonal tekniklerle genelde halk müziğimizin renklerinden yararlanmakta, şiirle müziğin görkemli bileşimini yansıtmaktadır.
Besteciye göre, şair olarak “Nâzım Hikmet” atmosferinin yaratılması ve onun müzikle bir portresinin çizilmesi, şiirlerdeki ifade derinliğini müzik diliyle anlatmaya bağlıdır. Şiirle müziğin sarmallığından kaynaklanacak atmosfer, yorumcuların içtenliğiyle yaratılabilir. Şiirlerdeki güçlü ifade özelliklerini duyarlılıkla dile getiren Genco Erkal, arkasında her an müziğin esintisini duyumsayacak, söylediği şarkılarla şiir ile melodiyi kaynaştıran Serenad Bağcan ise Fazıl Say’ın piyano eşliğiyle bütünleşecektir. Karma koronun ve senfonik orkestranın zengin ses rengi olanakları ise şiirsel ve müzikal anlamı bütünüyle birleştirecektir. Tıpkı Nâzım’ın mısralarındaki iç sesler ve yarım kafiye mayasının şiiri bütünlemesi gibi... Tıpkı coşkuyla kabaran ve gürül gürül akan bir şiirin sizi alıp sürüklemesi gibi...
Eserde seslendiricilerin anlatım olanakları, şiirlerin içerdiği anlam akışına göre değişik derecelerde kullanılmıştır. Kimi yerde bir kız çocuğu tek başına çıkıp bütün saflığı ve doğallığıyla seslenerek “Hiroşima” trajedisini anlatmakta, kimi yerde karma koro ve orkestra kadroları, görkemli ses gürlüğüyle hayatın çoksesliliğini dile getirmektedir. Bütün bu sesler içinde başrol, şiirleri sunan Genco Erkal’a verilmiştir. Çünkü bu tür müzik formlarında “söz”, eserin belkemiğidir.
“Nâzım” Oratoryosu Türkiye’de birçok kez seslendirildi. Dinleyici, her seferinde eseri soluğunu tutarak izliyor, seslendirme bittikten sonra ayağa kalkarak görülmemiş bir coşkuyla dakikalarca alkış tutuyordu. Kuşkusuz ki söz konusu heyecanın kaynağında eserin sahnedeki “teatral” tarafının etkileri de vardı. Bu yönüyle “Nâzım” gibi bir sahne eserinin yalnızca “ses kaydı” ile değil, “görüntülü” kaydıyla sunulması gerektiği ortaya çıkmıştır. Böylece Fazıl Say’ın bestelediği “Nâzım” oratoryosu hem belgesel niteliğini pekiştirecek hem de daha geniş kitlelere ulaşmaya yönelmiş olacaktır.
Ahmet Say