Şiir: Can Yücel
Müzik: Fazıl Say

Bir çift yaprakmış dalında yumuşacık,
Tutmuşum, tutmuşum ellerinden senin;
Düşmüşüz yavaşça, bir sâkin derenin
İçindeymişik, yeşilmişik, sazmışık.

Balıklar gibiymiş, sessiz ve karanlık
Yüzermiş saçların, yüzermiş nefesin
Susarmışız öyle, bir sâkin derenin
İçindeymişik, yeşilmişik, sazmışık.

(Can Yücel’in “Su’da” isimli şiiri.) 

Şiir: Cemal Süreya
Müzik: Fazıl Say

Kadın kendini gösterdi usulcana,
Çekingenlikle koşulu beyaz usulcana,
Gittiler, gözleri aşka yaşamaya yangın.
Gidip gelenler oldu, gitti geldiler.

Kadın saçlarını getirmedi uzakta tuttu.
Umutsuzlukla dolu soyunmak uzakta.
Düştüler karanlıkta, aralık aralık…
Düşüp ölenler oldu, düştü öldüler.

Kadın gözlerini koydu ortaya;
Bir mavi, bir gökyüzü aldı çevrelerini.
Sevdiler sonsuz bir maviyle alıngan
Sevip yaşayanlar oldu, sevdi yaşadılar.

(Cemal Süreya’nın “Şiir” isimli şiiri.) 

Şiir: Nâzım Hikmet
Müzik: Fazıl Say

Akrep gibisin kardeşim,

korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.

Serçe gibisin kardeşim,

serçenin telaşı içindesin.

Midye gibisin kardeşim,

midye gibi kapalı, rahat.

Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.

Bir değil, beş değil, yüz milyonlarlasın maalesef.

Koyun gibisin kardeşim;

gocuklu celep kaldırınca sopasını,

sürüye katılıverirsin hemen.

Ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.

Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,

hani şu derya içre olup,

deryayı bilmeyen balıktan da tuhaf.

Ve bu dünyada, bu zulüm

senin sayende.

Ve açsak, yorgunsak, al kan içindeysek eğer;

Ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak;

kabahat senin,

— demeğe de dilim varmıyor ama —

kabahatin çoğu senin, canım kardeşim!

(Nâzım Hikmet ‘in “Dünyanın en tuhaf mahluku” isimli şiiri.) 

Şiir: Ece Ayhan
Müzik: Fazıl Say

Azizim, güzel atlar güzel şiirler gibidirler;
Öldükten sonra da tersine yarışırlar, vesselam!

-IX-
Duyduk ki, bir daha
Kuş getirmek sınıfa
İntihar olmuş cezası
Hal ve gidişat tüzüğünde

Biz kuşları tutmuyoruz ki
Kapıda koyveriyoruz
Dönüp onlar ceplerimize giriyorlar

N’apalım?

-XXIISarışın
Osmanlı tarihçileri...

-XXXII-
Gerçeklikte, gemiler terk etmektedir fareleri.

-XXVIAkıl,
yürütülüyor, yürüttüm bu kentte.

-II-
Ve bir derviş... atını saldı salar.

(Ece Ayhan’ın Zambaklı Padişah şiirinden seçmeler.) 

Şiir: Behçet Aysan
Müzik: Fazıl Say

7
Süngüler aşkı yasaklayamaz
uzansam tutabilirim ellerini
süngüler, düşleri yasaklayamaz
bir dahaki duruşmada
giy gelinliğini
Düşlerde olsun, ilk gecemiz.

3
Sen yanıma gelince, yıldızlar, koşuşur karanlığa…
Güvercinler ayaklanır.
Rüzgâr rüzgârla konuşur
büyülü bir gülüş olur zaman;
savrulur,
yanık ekinlerin tınazına…

(Behçet Aysan’ın Aşk Prelüdleri şiirinden 7 ve 3 no’lu bölümdür.) 

Şiir: Ahmed Arif
Müzik: Fazıl Say

Uçurum kıyısında incecik bir yol
Gider dolana - dolana,
Bir hastan vardır, umutsuz,
Belki Ayşe, belki Elif
Endamı kuytuda başak,
Memesinin, memesinin altında,
Bir sancı,
Bir hayın bıçak...

Ölüm bu,
Fıkara ölümü
Geldim, geliyorum demez.
Ya bir kuşluk vakti, ya akşam üstü,
Ya da seher, mahmurlukta,
Bakarsın, olmuş olacak.

Bir hastan vardı umutsuz
Hasreti uykularda,
Hasreti soğuk sularda
Gayrı, iki korku çiçeğidir gözleri,
İki mavi, kocaman korku çiçeği,
Açar, derin kuyularda...

(Ahmed Arif’in “Vay kurban” isimli şiirinden bir bölüm.) 

Şiir: Attila İlhan
Müzik: Fazıl Say

nasıl iş bu?
her yanına çiçek yağmış erik ağacının…
ışık içinde yüzüyor;
Neresinden baksan,
gözlerin kamaşır.

oysa ben akşam olmuşum.
yapraklarım dökülüyor,
usul usul…
adım sonbahar. 

Şiir: Nâzım Hikmet
Müzik: Fazıl Say

Günler gitgide kısalıyor,
Yağmurlar başlamak üzre.
Kapım ardına kadar açık bekledi seni.
Niye böyle geç kaldın?

Soframda yeşil biber, tuz, ekmek…
Testimde sana sakladığım şarabı;
İçtim yarıya kadar bir başıma,
Seni bekleyerek…
Niye böyle geç kaldın?

Fakat işte, ballı meyveler;
dallarında olgun, diri duruyor.
Koparılmadan düşeceklerdi toprağa,
biraz daha gecikseydin eğer...