Mersin’de dünyaya gelen Nurettin Rençber’in bir yanında her zaman köylülük olmuştur. Çünkü 1954’te ekonomik zorluklar nedeniyle Adıyaman’a bağlı Kahta’nın Sevik köyünden Mersin’e göç eden ailesi, Kürt köylü kültürünün özellikleriyle onu çocukluğunda eğitmişlerdir. Dolayısıyla yaşamın dalgalarına binip okyanuslara açılırken, kır-kent, Kürt-Türk-Arap kültürlerinin izlerini de beraberinde götürmüştür bu yolculukta.
O, lise öğrenimi sonrasında Urfa Meslek Yüksek Okulu’nda bir yıl okuduktan ve Mersin’de kısa bir süre fabrika işçiliği yaptıktan sonra, 1981’de Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Felsefe Bölümü öğrencisi olarak Ankara’ya gelir. Burada maceralı geçen öğrencilik döneminin ardından 1987’de Trabzon Tonya’da öğretmenliğe başlar. Daha sonra Çorum’a, oradan da halen yaşamakta oldukları Kırşehir’e giderler. Nurettin Rençber evli ve 2 çocuk babasıdır. Yaklaşık dört yıl önce öğretmenliği tümüyle bırakıp zamanını müziğe veren Nurettin Rençber, bu sanata yönelme sürecini de şöyle anlatmaktadır:
“Ses olarak türkülerle büyüdüm, türküler söylerdim. Bağlamayla fiili olarak buluşmam ise 1977’de Mersin’de gerçekleşti. Arkadaş çevrem, sesimi çok sevdiklerini ve bağlamamı geliştirmemi istiyorlardı. Ancak ailem karşı çıkıyordu.”
Sanatını geliştirme olanağını üniversite öğrenciliği döneminde bulan sanatçı, ilk beste çalışmalarını da 1981-85 yılları arasında icra eder. İlk bestesi de “Cemile”dir. Öğrenci gençlik arasında sevilen bu bestelerinden oluşan bir demeti 1985’te AST’taki bir konseriyle müzik dünyasına sunar. Ancak 1992’de kasetleşen “Dağ Türküleri ve Deniz Şarkıları” bu dönemin ürünüdür.
Rençber, öğretmenlik yaptığı yıllarda Ümit Erol’la ilk kasetini çıkarttı. 1996’da müzikseverlerin beğenisine sunulan Eşkıya Türküleri’yle, özellikle Mehmet Bayrak’ın aynı adlı kitabından esinlenerek müzik dünyasına kazandırdı. Sanatçı, “Kalbimdeki Yangın” (1997) ve “Ay Düşünce” (1999) albümlerini üretti