Sırdım, sağırdım, susmalarda saklandım
Suçtum, ağırdım, şarkılarda aklandım

Saftım, kandım, kalbim aşkla kavruldu
Candım, yandım, külüm havaya savruldu 

Ben deli bir nehirdim, çocuklar yüzerdi sularımda
Ben karlı bir şehirdim, aşıklar gezerdi sokaklarımda

Ben sefîrler gönderdim senin uzak ülkene
Âlimler, kâhinler, tâcirler, şâirler gönderdim
Gezdim tüm çarşılarında şehrinin, sen yoktun

Boştum, doldum, aşka çıkmaz bir yoldum
Güldüm, soldum, bülbüllere yem oldum

Suydum, coştum, aktım kendi bağımda
Avdım, koştum, vuruldum kendi dağımda

(Aradaki uzun hava 12. yüzyılda yaşamış Azerbaycanlı kadın şair Raziye Gencevi’den alındı: Sudan ayrılınca candan ayrılır / Aşkı balıklardan öğrenmek gerek) 

Ey Kervancı, ey kervancı
Aldın, götürdün benden Leyla’yı
Kervan konar, kervan göçer
Leyla gider, kalır bir sancı
Leyla gider dönülmez yere
Mecnun düşer ıssız çöllere


Tufanın koptuğu yerde
Bitmiş bir gül ağacıydım
Hem tatlıydım, hem acıydım
Her bir derdin ilacıydım
Bülbüllerim hep suskun
Ne Leyla var, ne Mecnun

Evrenin bittiği anda
Tezgah açmış pazarcıydım
Her bir gönlü yüz bin kere
Tavaf etmiş bir hacıydım
Gönüllerim hep solgun
Ne Leyla var, ne Mecnun

Ey Kervancı, ey kervancı
Aldın götürdün benden Leyla’yı
Leyla  yolcu, dünya hancı
Leyla gider, kalır bir sancı
Leyla gider dönülmez yere
Mecnun düşer ıssız çöllere

Gözlerinin karası, zeytin karası
Saçlarının gümüşü, zeytin gümüşü
Sessizliğin, ıssız ada sessizliği, sen
Karışmışsın Akdeniz’e

Sözlerinin derini, tanrının yeri
Aşklarının gözyaşı, teninin teri
Suskunluğun, puslu ada suskunluğu, sen
Bir olmuşsun Akdeniz’le 

Yokluğunun sızısı, akşam yıldızı
Bedeninin anısı, denizin tuzu
Uzaklığın, yakın ada uzaklığı, sen
Kaybolmuşsun Akdeniz’de

Şarkılar götürmez aşka
Yalnızlık çınlar sazında
Ya ısıt beni yazında
Ya da dondur ayazında 

Sağ yanımda yaram var
Döndür beni soluma
Ya sevmeye karar ver beni
Ya da bırak gideyim yoluma

Yok bu şehrin mekanında
Senin anlattığın sevgili
Bir peri yüzlü görünmüş
Bir hayal olmuş sana

(Son dörtlük şair Nedîm’den alındı:Yok bu şehr içre senin vasfettiğin dilber Nedîm / Bir perî-sûret görünmüş, bir hayâl olmuş sana)

Sen güneş sarısı
Sen zeytin karası

Al götür bizi
Uzak adalara
Islak mağaralara
Islak mağaralarda dindir derdimizi

Neşenle avut
Hüznünle eğit
Yokluğa ağıt
Varlığa kanıt 

Şarkınla büyüt
Aşkınla uyut
Süt gibi somut
Kan gibi soyut

Sen şarap kızılı
Sen üzüm yeşili

Al götür bizi
Derin denizlere
Serin mevsimlere
Serin mevsimlerde dindir derdimizi

Neşenle avut
Hüznünle eğit
Yokluğa ağıt
Varlığa kanıt

Şarkınla büyüt
Aşkınla uyut
Süt gibi somut
Kan gibi soyut

Etrafta düşman doli
Tutmuşlar sağı soli
Doli, düşman doli

Gece alıp rüzgari
Yarılamalı yoli
Yoli, uzun yoli

Gece alıp rüzgari
Yarılamalı yoli
Etrafta düşman doli
Düşman doli

Ayın ışığı yani
Yoldayız köyler hani
Hani, köyler hani

Karadeniz kapkara
Yaramız derin kani
Kani, derin kani

Karadeniz kapkara
Yaramız derin kani
Yoldayız köyler hani
Köyler hani

Yol bitti, başladı tarlalar
Uzaklarda puslu adalar
Gümüşü zeytinden, sarısı güneşten
Bir de ruhu okşayan rüzgar

Gün bitti, başladı akşamlar
Uzaklarda puslu anılar
Kızılı gençlikten, karası sevdadan
Bir de ruhu okşayan rüzgar

Karadeniz akıyor dağlardan aşağı
Kıyısında tütüyor sevdanın ocağı 
Karadeniz akıyor yarlardan aşağı
Kıyısında geziyor sevdanın uşağı 

Ben bir güzel yağmur idim
Yağacak ayım yoktu
Ne Nisan vardı, ne Haziran
Ne bahar, ne hazan 

Gidilmeden kalan yol gibi
Geçilmeden kalan çöl gibi
Aşılmadan kalan sel gibi
Yağmadan durdum, kaldım havada

Atılmadan kalan taş gibi
Çatılmadan kalan kaş gibi
Dökülmeden kalan yaş gibi
Yağmadan durdum, kaldım havada 

Ben bir güzel yağmur idim
Yağacak ayım yoktu
Ne Nisan vardı, ne Haziran
Ne bahar, ne hazan 

Bakışsız kalmış göz gibi
Anlamsız kalmış söz gibi
Ateşsiz kalmış köz gibi
Yağmadan kaldım havada

Işıksız kalmış yaz gibi
Soğuksuz bir ayaz gibi
Kırmızısız beyaz gibi
Yağmadan kaldım havada

 Aşk alır, götürür benden kalbimi