Rock'çı Gizem Berk: İyi ki diş hekimliğini seçmişim!
İlk albümünü 2003'te yayımladıktan sonra müziğe ara verip diş hekimliğine devam eden rock müzisyeni Gizem Berk yeni albümü 'Elimi Bırakma' ile yeniden mikrofon başında... Albümünü 'Klasik rock'tan gotik rock'a ve metal sound'a açılan bir yelpaze' olarak tanımlayan Berk "Rock yapanların sadece müzikle ayakta kalmak için daha fazla mücadele vermesi gerekiyor" diyor...
TED Ankara Koleji’nde arkadaşlarınızla kurduğunuz Ethereal Travel grubuyla 98’de bir albüm yayımladınız. 2003’te üniversitede diş hekimliği okurken de ilk solo albümünüzü çırardınız. Sonra kariyerinizi diş hekimliği üzerine kurmaya karar verip müziğe ara verdiniz. Nasıl bir kırılma anıydı o, müzik dünyasına mı küstünüz, ne oldu?
Müzik dünyası şu anda olduğu gibi, o zaman da oldukça zorluydu. Aslında güzel giden bir grafik yakalamıştı 2003 yılındaki albüm. Ancak eski şirketimin kapanma yolunda olması ve İstanbul 'da 23 yaşında genç bir kadın olarak o camiada tek başına ayakta kalma mücadelesi o zaman için beni çok korkutmuştu... Diş hekimliği gibi kutsal bir meslek sahibi olunca da bir süre için de olsa, sadece o kariyeri geliştirmeye karar verdim… Küskünlük asla söz konusu olmadı, müzik benim hayatımda hep var olmaya zaten devam etti.
Diş hekimliği yaparken barlarda falan hiç sahneye çıkmadınız mı? Şarkı söylemeyi hiç özlemediniz mi?
Şarkı söylemeyi gerçekten çok özledim ancak barlarda düzenli olarak sahneye çıkmak için bir vaktim olmadı. Ama yurtdışında davetli konuşmacı olarak katıldığım kongrelerin çoğunluğunda gala yemeklerinde kendimi sahnede bulduğumu itiraf etmek isterim…
Aradan yaklaşık 12 yıl geçti ve yeni albümünüz ‘Elimi Bırakma’yı yayımladınız. Ne oldu da tekrar müziğe döndünüz, bu albümü size yaptıran duygu neydi?
Tüm bu geçen sürede, yeni bir albüm hazırlamak zaten hep aklımdaydı... Besteler yapmaya, sözler yazmaya, çalışmaya asla ara vermedim... Albümde yer alan parçalar da 1999 yılından 2013 yılına kadar yazdıklarımdan seçtiklerimiz. Ama başlangıç düğmesine asıl basan olay, çok yakın arkadaşım ve albümün prodüktörlüğünü üstlenen Erkan Tatoğlu ve eşi Hümeyra ile Eylül 2013'te yediğimiz yemek oldu. O yemekte bu işi beraber yapmaya karar verdik en sonunda ve artık zamanının geldiğini o gece anladım.
Basın bülteninde ‘Hayalinizdeki rock sound’u’yla bir albüm yapmak istediğiniz yazıyor. O rock sound’unu nasıl tarif edersiniz? Kimlerden etkilendiniz?
Albüm hazırlık sürecinde etkilendiğimiz birilerinin olduğunu söylemek son derece yanlış olur. Dinlediğimiz herşey bizi farketmeden zaten etkiliyor. Ancak rock müziğin belki de en güzel yanı özgün işlere açık olması. Çünkü popülistlikten uzak bir kulvar. “Albüm satsın” diye yapılan bir iş değil rock müzik. Mesela rock müzikte genel olarak, ana vokalin bağırış kıyamet ve vahşi olması beklenir. Ancak benim parçalarımda durum böyle değil. Ana vokaller daha sakin, daha duru giderken yine benim söylediğim geri vokaller çoğu parçada daha yüksek ve sert.
Albümdeki tüm parçaları yazan ve besteleyen kişi olarak, düzenlemeler için elbette hayallerim vardı. Her parçanın farklı bir tınısı, farklı bir dokunuşu, farklı bir ruhu olması gerekiyordu. Erkan gibi, müzisyenliğine güvendiğim, beni yıllardır tanıyan ve müzik zevklerinizin örtüştüğü birisiyle de çalışınca, beste aşamasında hayal ettiğim rock sound'ları gerçeğe dönüşmüş oldu. Klasik rock müzikten gotik rock’a, alternatif rock’tan metal sound'una geniş bir yelpazeye oturan ve beni yansıtan bir albüm yarattık. Elbette ‘Elimi Bırakma’ ve ‘Sorular ve Cevaplar’ isimli parçalarımın düzenlemelerini yapan sevgili Ferhat Şahin'i de unutmamak lazım!
‘Elimi Bırakma’ albümündeki şarkılar hep aşk ve ilişki sorgulaması üzerine... En güzel şarkıyı nasıl bir ruh halindeyken yazarsınız: Yeni âşık olmuşken mi yoksa sorunlar başladığında ya da ayrıldıktan sonra mı?
Bir şarkının ne zaman çıkacağı belli olmuyor... Bazen ilişkinin başında, daha ilk kavgada bir ‘ayrılık parçası’ çıkabiliyor. Çevremdekilerin yaşamları, hayatımdaki insanlar, izlediğim bir film bile benim şarkılarıma konu olabiliyor. Ancak albümde sadece ilişkiler üzerine parçalar yok, yaşamın değerini anlatmaya çalıştığım ya da geçmişi sorgulamak üzerine yazdıklarım da var. ‘Sonu Var’, ‘Geçmişe Küskünüm’ ve ‘Sorular ve Cevaplar’ gibi...
BİZ YAŞADIKÇA MEMLEKET MESELELERİNİ ÇÖZEBİLME İHTİMALİMİZ VAR
Rock aynı zamanda muhalif bir tarz. Son birkaç yıldır Türkiye çok acayip bir süreçten geçiyor. Memleket meseleleri size şarkı yazdırmaz mı?
Ülkemizdeki toplumsal olayları, sansürleri, sorunları her ne kadar yakından takip ediyor ve şahsen etkilerini hayatımda birebir hissediyor olsam da yaşamın içinde aşk da var, ayrılık da var, ölümler de... Bazen hepimiz kısa süre de olsa yaşadığımız ülkenin getirdiği sorunları unutmak istiyoruz, hayatın getirdiği diğer gerçeklere kafa yormak istiyoruz. Belki de onun için memleket meselelerini sözlere dökmek istemiyorum. Ancak mesela, ‘Sonu Var’ isimli parça kendime yazdığım ve umudunu kaybettiği anda ihtiyacı olan herkese de armağan ettiğim bir parça. İnsanın hayatı elinden geldiğince keyifle yaşaması gerekiyor çünkü yaşamlar zamansız son bulabiliyor... Nefes aldıkça bir şeyleri değiştirebilme şansımız vardır. Biz yaşadıkça memleket meselelerini çözebilme ihtimalimiz vardır.
Türkiye'de kadın olmak ve zorluklarıyla ilgili söyleyecekleriniz nelerdir?
Birçok konuda olduğu gibi, kadın olmak daha da zorlaştı ülkemizde. Kadın bir müzisyenin kendi hayatını sözlere dökmesi ve dinleyici ile paylaşması bile risk artık. Çocuk gelinlerin, tecavüzlerin, namus veya töre cinayetlerinin gündemden düşmediği, kadının bekâretine bağlı namus yorumlarıyla yankılanan bir ortamda yaşamaya çalışıyoruz. Toplumun hemen her kesiminde durum maalesef aynı, bir kadını kötülerken hemen cinsel kimlikten yola çıkılıyor, kadın küçümseniyor.
Kadının ülkemizdeki yerini medeni toplumlar seviyesine getirmek başta yönetici vasfındakilerin olmakla beraber her ailenin sorumluluğunda olmalıdır. Kadının güçsüzlüğüne, erkeğe hizmete mecbur olduğuna, erkek isterse ‘ırzına’ geçilebilen taraf olduğuna ve daimi namus unsuru olduğuna yönelik kıt inanışların bir an önce değişmesi lazım. Bu değişim için de başta kadınların bilinçlenmesi ve bu duruma dur deme cesaretini göstermesi gerekiyor.
Bundan sonrası için nasıl bir yön çizdiniz kendinize? Müzik ve diş hekimliği bir arada mı gidecek? Konser programı olacak mı?
Konserlerimiz 13 Mayıs'ta Ankara IF Performance Hall konseriyle başlıyor. Elimizden geldiği kadar farklı şehirlerde konserler yapmaya çalışacağız. Müzik ve diş hekimliğine gelecek olursak, şu an için bir arada yürütmekte sorun yaşamıyorum. Sadece müzisyen olarak hayatta kalmanın zor olduğu bir dönemde, iyi ki anne mesleğim olan diş hekimliğini seçmişim diyorum açıkcası.
Türkiye’deki müzik ortamını nasıl görüyorsunuz, sadece müzik yaparak -özellikle de rock’sa- ayakta kalmak çok mu zor?
Bu devirde müzisyen olmak ve sadece müzikle hayatını sürdürmek gerçekten zor. Rock müzik yapan bizlerin ise sadece müzikle ayakta kalmak için çok daha fazla mücadele vermesi gerekiyor. Müzik TV kanalları ve radyoların tercihleri popüler müziklerden yana. Diğer medya organları popüler kişilerin ve magazinsel olayların peşinde. Toplumun alım gücünün ve moralinin düşmesiyle konserler dolmuyor, albümler satılmıyor, bildiğimiz sebeplerle festivaller iptal ediliyor… Ancak yılmadan insanlara ulaşmaya, müziğimizi duyurmaya çalışıyoruz. Mücadele etmeden başarı kazanılmıyor.
ERKAN AKTUĞ - erkan.aktug@radikal.com.tr
RADİKAL