Emin İgüs: ‘Ruhi Su aklıma geldiğinde karamsarlığa düşmekten utanırım’
27.05.2012

 

Emin İgüs: ‘Ruhi Su aklıma geldiğinde karamsarlığa düşmekten utanırım’
 
“Benim için hayata tutunmanın ışığıdır Ruhi Su... Yaşamımın herhangi bir anında karamsarlığa düştüğümde Ruhi Su’ya sarılırım. O aklıma geldiğinde karamsarlığa düşmekten utanırım” diyen Emin İgüs ile bu yıl 100. yaşı dolayısıyla çeşitli etkinliklerle anılan halk ozanı Ruhi Su’yu konuştuk.
 
Türküleri ile başlı başına muhalefet ve bu toprakların yetiştirdiği önemli bir aydın kuşağının temsilcisiydi Ruhi Su… Ruhi Su bu yıl 100. yaşı dolayısıyla çeşitli etkinliklerle anılırken, biz de Ruhi Su’yu “Dostlar Korosu” çalışmasıyla tanımış ve 10 yıl boyunca yanında olmuş sanatçı Emin İgüs’e sorduk…
 
RUHİ SU’NUN YANINDA OLMAK…
 
Ruhi Su 100 yaşında. Ezgileriyle, türküleriyle birlikte halkın, aydınlanmanın ve eşitliğin yanında olan Ruhi Su, onunla birlikte çalışmış biri olarak sizin için ne ifade ediyor?
 
1975 yılında Ruhi Su ile tanıştım. 1976 yılında da Dostlar Korosuna dâhil oldum. Bu tanışıklığın ardından ölümüne kadar geçen 10 yıllık sürede bulduğum her fırsatta da yanında olmaya çalıştım.
 
1976’da Dostlar Korosu’na giderken, çok önemli ve saygın bir müzik insanının yanına gittiğimi düşünüyordum ama yanına gittiğimde bundan çok daha fazlasıyla karşılaştım. O'nun yanında olmanın, mücadeleye, dayanışmaya, adalete, hoşgörüye, sevgiye tanıklık etmek anlamına geldiğini gördüm ve bundan dolayı kendimi şanslı hissediyorum.
 
“SESLENDİRDİĞİ HER NOTADA HAYATA İLİŞKİN BİR DURUŞ VARDI”
 
Ruhi Su’nun mücadele anlamına gelen bir müziği vardı. Onun bu yönden nasıl tanımlamak gerekir?
 
Ruhi Su bu toprakların, Anadolu'nun insanı; tüm yaşamı baskılar ve yasaklarla geçmiş. Bütün zorlukların üstesinden gelmiş ve hiç bir zaman sözünü ve sesini esirgememiştir. Hapishane yıllarında bile hiç vazgeçmemiş, inatla çalışmış ve dik durmuştur.
 
1976-1980 yılları arasında, koroda olduğum dönemde, ülkenin çalkantılı yıllarında, El Kapıları, Sabahın Sahibi Var ve Semahlar albümlerini kaydetti. Almanya'ya göçün ve göçeden işçilerin dramını, sömürüyü ve adaletsizliği anlattı. Sabahın Sahibi Var'da ülkenin ilerici gençliğine sahip çıktı, yitirdiğimiz canların hesabını sordu. Semahlar'da Alevi geleneğini ve deyişlerini bizlere getirdi.
 
Kısacası, müziği bir mücadeleydi. Seslendirdiği her notanın altında bu hayata ilişkin bir duruş vardı.
 
“TAM BİR AYDIN KİMLİĞİ”
 
Ruhi Su’nun ayırt edici özelliği neydi size göre?
 
Bir kere en önemlisi bugün hayatımızda alabildiğine ihtiyacımız duyduğumuz bir şey Ruhi Su da fazlasıyla vardı; sahicilik.
 
Durduğu yer, konuştuğu yer hepsi birbirinin içindeydi. Hiçbir zaman bunların ayrı kulvarlarda seyrettiğini görmedim.
 
Ruhi Su ne tek başına sanatçı kimliği ile ne de tek başına siyasi kimliği ile tanımlanabilir. Bunlardan bir tanesini merkeze koyup, tanımlama yapmaya kalkarsanız çok önemli bir eksiklik ortaya çıkar.
 
Ruhi Su tam bir aydın kimliğidir, tam bir yaşam insanıdır, tam bir direniş insanıdır ve bu yüzden Ruhi Su ile ilgili konuşurken, onun yaşamını inat öyküsü olarak tanımlarım…
 
Dünyayı değiştirme; yaşanılır, paylaşılır kılma inadı…
 
Ruhi Su ile tanışmanız ve Dostlar Korusu’na katılımız nasıl gerçekleşti?
Benim Dostlar Korosu’nun varlığından kurulduktan, sınavları yapıldıktan sonra haberim oldu. Bu ilk bakışta bir şansızlık olarak görülebilir ancak sonra kısa sürede değişti bu şanssızlığım.
 
O sırada ben lise öğrencisiydim ve lisede bir koromuz vardı. Koroyu, Ruhi Su’ya dinletme şansımız oldu. Ben hem çalıyor hem de bir solo türkü söylüyordum. Dinletme bittikten sonra yanına yanaşıp sohbet anı yaratabilir miyim diye düşünürken, bana dönüp eğer istersem Dostlar Korosu'na katılabileceğimi söyledi. Gökte ararken yerde bulmak gibi bir şey... O günden sonra koro elemanı oldum.
 
“RUHİ SU’NUN HAYATI HEP BASKILARLA GEÇTİ”
 
Ruhi Su’nun hayatını kaybedişinde 12 Eylül darbesinin izlerini görüyoruz. Ruhi Su’nun hastalığına karşın yurtdışına çıkması 12 Eylül darbecileri ve darbenin sürdürücüleri tarafından engellendi. Bu süreci tanıklarından biri olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?
 
Ruhi Su yaşamı boyunca türlü baskılara uğradı. Çok zor bir çocukluktan sonra, çok zor bir gençlik dönemi var. Engellemeler ve radyo programı gibi yarım bıraktırılan çalışmalar ve nihayetinde 1951’deki komünist tevkifatı sürecinde tutuklanması, 5 yıl hapse mahkûm olması ve 1 yıl sürgüne gönderilmesi, beraberinde opera sanatçılığı haklarının elinden alınması...
 
Tutuklanmasının ardından uzun süre yasaklı hali sürüyor. İlk kez 1977 yılında pasaport alıyor ve yurt dışına ancak bu tarihten sonra çıkabiliyor. Pasaportun süresi 12 Eylül’ün sonrasına da sarktığı için darbeden sonra meşhur Avustralya konserini veriyor.
 
Ardından bildiğiniz gibi bir daha pasaport verilmedi.
 
Darbe sonrası Ruhi Su’nun hastalığı sırasında, doktorlar yurt dışında tedavi görmesinin faydalı olabileceğini söylüyor. Türlü girişimlere karşın bu talep sürekli reddediliyor.
 
Önemli bir aydın toplamı pasaport izni için mücadele veriyor, batılı aydınlar pasaport izni için imza topluyor ama bir türlü pasaport verilmiyor.
En sonunda pasaport izni verildiğinde, Ruhi Su’nun hastalığı hastane dışına çıkmasının mümkün olmadığı bir döneme denk geliyor.
 
Ardından 20 Eylül 1985’de de aramızdan ayrılıyor.
 
“SANAT ALANI BU KADAR OYNAK DEĞİLDİ”
 
Sanatçılar için muhalif duruş son derece önemlidir. Ancak buna karşın bir “sanatçı” toplamı daha var ki iktidara yakın ve yandaş olarak faaliyet yürütüyorlar ve kimliklerini de bu kanala borçlular. Bu modele karşı Ruhi Su’nun duruşu önemli bir örnek. Günümüzü ve o dönemi karşılaştırdığınızda aydın profilinde nasıl bir değişim tarif edersiniz?
 
Sanatçı sadece yazdığı ve çizdiği ile sanatçı olamaz. Sanatçının bir derdi olmalı. 1970’lerde dinamiklerde farklıydı. Sanatçıların örgütlenmeleri vardı. Birlikte iş yaparlardı. Alan bu kadar oynak değildi. O kuşak Nazım Hikmet'lerden, Sabahattin Ali'lerden gelen bir kuşaktı ve hepsinin yaşadığı dünyaya ilişkin bir derdi vardı. 51 Komünist tevkifatının listesine baktığınızda sanatçıların durduğu yeri de görürsünüz.
 
O günkü damar birbirlerini anlayan, dayanışan mücadele eden insanların yarattığı bir damardı. Bugün böylesi bir damara çok ihtiyacımız var.
 
Bugünden baktığımızda o damardan çıkan sadece Ruhi Su da değildi, geniş bir aydın kuşağıydı.
 
“O DAMAR KURURSA HAYAT KURUR”
 
Günümüzde bu aydın kuşağı damarının kuruduğunu söylemek mümkün mü sizce?
 
O damarın kuruması mümkün değil bu damar sadece daraldı denilebilir. O damar kurursa yaşam kurur.
 
Bugüne gelirsek, Ruhi Su için son derece geniş kapsamlı bir “Ruhi Su 100 yaşında” etkinlikleri yapılıyor. Bu süreçte siz de yapılan ilk konserde sahne aldınız. Öncelikle bu etkinlik dizisinde ilk olarak sahne alışınız size neler hissettirdi?
 
Ruhi Su için son derece değerli etkinlikler yapılıyor. Öncelikle bu etkinliklerin son derece önemli olduğunu söylemem gerekiyor.
Etkinlikler çerçevesinde yapılan ilk konserde sahneye çıkmak ise benim için onur vericiydi. Ben de elimden gelen çabayı göstererek hocaya minnettarlığımı ifade etmeğe çalıştım.
 
“EMEĞİN HER TÜRLÜSÜ KUTSALDIR”
 
Emin İgüs’ün Ruhi Su ile unutamadığı anıları var mıdır? Bu anılardan bir kaçını soL okuyucuları ile paylaşabilir misiniz?
 
Ruhi Su ile birçok önemli anım var. Hep izliyordum. Bulunduğumuz bütün ortamlarda tepkilerini, davranışlarını takip ederdim, çok az konuşurdu Ruhi Hoca. Bir olay üzerinde aldığı tutum, satır aralarına serpiştirdiklerini büyük dikkatle takip ederdim. Ankara’da bir sendikanın kongresi için gittiğimiz konser öncesinde yaşadığımız bir anı anlatmak isterim.
 
Konser öncesi bir otele yerleştik, sonra yemeğe indik. Hoca erkenden inmiş yemeğe. Sahnede bir piyanist şantör şarkı söylüyordu. Ruhi Hoca'yı gördüğü için heyecanlanmış Sabahattin Ali’nin “Aldırma Gönül”ünü söylüyor ama söyleyiş tarzı oldukça yayvan. Tabi biz de Ruhi Hoca’nın yanında olduğumuz için kendimizi Türkiye’nin en önemli müzik otoriteleri falan sanıyoruz. Çoğumuzun suratında alaycı bir tebessüm var… Parça bitti Ruhi Su heyecanlı bir biçimde alkışladı piyanist şantörü, sonra bize döndü ve “emeğin her türlüsü kutsaldır canım” dedi.
 
Son olarak Ruhi Su için soL okurlarına neler söylemek istersiniz?
 
Ruhi Su anlatmakla bitmez. Bu röportajdan sonra da muhtemelen başka şeyler gelecek aklıma Ruhi Su’ya ilişkin…
 
Tanımayanlara ya da yeni yeni tanıyanlara, genç arkadaşlara önerim biraz çaba sarf ederek, sabırla ve önyargılardan uzak yaklaşmalarıdır Ruhi Su'ya. Çok şey kazanacakları biliyorum…
 
Benim için hayata tutunmanın ışığıdır Ruhi Su... Yaşamımın herhangi bir anında karamsarlığa düştüğümde Ruhi Su’ya sarılırım. O aklıma geldiğinde karamsarlığa düşmekten utanırım.
 
Röportaj: Ufuk Arıkan (soL)
 

 


SON EKLENEN 5 HABER