İyi ki doğdunuz
“İki farklı yoldan ilerleyen, memleket rock tarihinde iki ana arteri açan iki şahane insan. Hâlâ söyleyecek sözleri var ve korkusuzca söylüyorlar.
Murat MERİÇ*
1 Ocak 1968, bir dönüm noktası: Moğollar’ın resmen kurulduğu tarih. 1967’de yolları kesişen ve birlikte çalışmalar yapmaya başlayan beş genç, sonrasında Anadolu-pop’un adını koydu ve yaptıkları çalışmalarla müziğimize yeni bir yön verdi. Yerel sazları Batı müziğiyle buluşturdu ve Anadolu-pop’un sadece düzenlemelerden ibaret olmadığını, bu tarzda besteler de yapılabileceğini gösterdi. “Dağ ve Çocuk”la başlayan süreç, pek çok müzisyeni etkiledi ve sonrasında bambaşka bir noktaya geldi. Bugün, Moğollar sahnedeki 50. yıllarını kutlamaya hazırlanıyor ve hâlâ aynı heyecanla çalıyor.
Cahit Berkay, yanında Engin Yörükoğlu, Murat Ses, Hasan Sel ve Aziz Azmet’le birlikte bu yola girdiğinde, 22 yaşında bir gençti. Sonrasında çok şey yaptı. Öncesi de var elbette: Moğollar’a katılmadan önce, Selçuk Alagöz Orkestrasındaydı. İlk grubu, 16 yaşındayken kurduğu Siyah İnciler. Moğollar’la birlikte yaptığı çalışmalar -ki topluluğun bütün dönemlerinde var olan tek elemandır- onu tanımamıza sebep. Sadece bu değil ama: Cahit Berkay, 200’ün üzerinde filmin müziğini yaptı. Buna dizileri de dahil edersek, inanılmaz bir rakama ulaşıyoruz. Türkiye’nin en üretken bestecilerinden: “Selvi Boylum Al Yazmalım”, “Dilâ Hanım”, “Bodrum Hâkimi”, “Derviş Bey”, “Güler misin Ağlar mısın?”, “Kırık Bir Aşk Hikâyesi”, “Çiçek Abbas”, “Çöpçüler Kralı”, “Ortadirek Şaban” ve “Şabaniye”, müziğini yaptığı filmlerden sadece birkaçı… Gitar ve bağlamanın yanında yaylı tambur ve o güne dek kimsenin bilmediği/duymadığı ıklığ da, Berkay’ın çaldığı enstrümanlar. Hatırlatayım: “Iklığ”ı tanıtmak üzere yaptıkları aynı adlı şarkı, yıllarca insanları ekran başına toplayan “Kaynanalar” dizisinin jeneriğinde kullanılmıştı.
Cahit Berkay, memleketin en önemli müzisyenlerinden. Bugün 70 yaşında ve hâlâ genç.
BULUTSUZLUK ÖZLEMİ, UFKUMUZU AÇTI
Moğollar’ın kurulmasından 18 yıl sonra, İstanbul’da başlayan bambaşka bir heyecandan söz edeyim… Genç bir mimar, yanına müzisyen arkadaşlarını alarak kurduğu grubuyla konserler veriyor ve o yıl çıkartacağı ilk albümüne verdiği ismin grubun adına evrileceğini bilmeden yoluna devam ediyordu. Nejat Yavaşoğulları’ndan ve onun ilk kasetinden söz ediyorum: Bulutsuzluk Özlemi! Mümtaz Soysal’ın bir makalesinde geçen ifadeden adını alan topluluk, 1986’da yayımlanan bu ilk albümden beri sahnede.
Nejat Yavaşoğulları’nın önderliğinde kurulan topluluk, üçü konser kaydı olmak üzere on albüme imza attı. Memleket meselelerini dert edindi ve onlarla alakalı şarkılar yazdı. Adana’da çalışan pamuk işçilerinin dramından YÖK’ü protesto eden öğrencilerin yediği dayağa kadar pek çok fena şey, onların şarkıları aracılığıyla bugünlere taşındı. Bir anlamda, şarkılarıyla tarihe not düştüler. Sadece bunlar değil, Şili darbesini ve Hiroşima’da atılan atom bombasına dair ayrıntıları da onların şarkılarından öğrendik. Şunu söylemek yanlış olmaz: Bulutsuzluk Özlemi, ufkumuzu açtı ve bize çok şey kattı. Kentli müziğin en güzel örneklerini verdi. “Rock İngilizce yapılmalıdır, aksi olamaz” diyenleri susturdu ve ’80’li yıllarda panellerde tartışılan bu meseleye son noktayı koydu. Erkin Koray’dan, Cem Karaca’dan, Barış Manço’dan aldığı bayrağı onlarla birlikte bugüne taşıdı. Her şey bir yana, Nejat Yavaşoğulları, bu girişimiyle bile Türkçe rock müziğin en önemli ismi belki de.
Nejat Yavaşoğulları, Cahit Berkay’ın dördüncü yaşını kutladığı gün doğdu. Bugün, o gün. İki şahane insanın aynı gün doğmuş olması tesadüf değil elbette. İki farklı yoldan ilerleyen, memleket rock tarihinde iki ana arteri açan Berkay ve Yavaşoğulları, bugün pek çok platformda yan yana geliyor. Onları güzel yapan da bu belki de. Hâlâ söyleyecek sözleri var ve hâlâ bunları korkusuzca söyleyebiliyorlar.
Var olsunlar, doğum günleri hepimize kutlu olsun!