Patti Smith, Beth Hart, Joan Baez, Amy, Bjork...Ecnebi adı ile “ singer-songwriter” kadınlar. Yani şarkı yazan, söyleyen kadınlar... Bir nevi modern çağın kadın ozanları. Son yarım yüzyıla adını altın harflerle yazdırmışlar yukarıda ismi yazan ve onlarcası. Bizde de böyle kadınlar var mı ? Var elbet ama bir elin parmaklarını geçmez. Bizim şarkıcı(!) hanımlarımız daha çok yatcaz kalkcazlarla uğraşıyor. Tabi bu zevk meselesi, kimseye gidip sen niye böyle şarkılar söylüyorsun, sen niye böyle gaydiri guppak şarkılar diniliyorsun denmez, dense de abes kaçar. Ancak iki kere iki dört eder diye de bir gerçek var . Lois Armstrong demiş ki “ İki tür müzik vardır. İyi olan, kötü olan. Ben iyi olanı çalıyorum.” Ustadan acizane araklayarak bende tekrarlıyorum “İki çeşit müzik vardır, iyi ve kötü. Ben iyi olanını dinliyorum (Bazen de çalarım ha) Son zamanlarda sosyal medyada Beth Hart, Joss Stone, Grace Potter ve benzeri kadınların şarkılarını türkülerini paylaşırken çokca sitem etmişimdir bizde niye böyle singer songwriter, modern çağın ozanı, kadın vokaller çok yok diye. Birini yeni tanıdım. Takdim ederim;
Begüm Tarako. Kent ozanı tanımlamasına tamı tamına uyuyor. Bir de benim gibi rock ve türevleri dinleyen bir insansanız alın size yıllarca cd çaların tam da kenarında olması gereken bir albüm, Aklımın Oyunları. Zannımca sessiz sedasız geçirdiği çocukluğunun acısını, büyüyünce yaptığı işle avaz avaz bağırarak çıkarmaya çalışan güzel de bir kadın.
Kanımca Begüm, kırılgan ve zarif yapısını olumlu olarak kullanıp hepimizin oradan oraya sürüklendiği nasır kalpli insanların şehrnde, şarkılar yazmış, söylemiş. Kaotik, yer yer gotik esintilerin olduğu şarkılar, saçma sapan alakasız intro lar , in-out lardan arındırılmış. Kendimi bilip müzik dinlemeye başladığım 85, 86 yıllarında üst sokaktaki plakçı Ufuk abiden çektirdiğim karışık kasetlerde şarkı söyleyen ablaların tadı var Begüm’ün şarkılarında. ( Begüm , erkek olsaydı Bon Jovi gibi derdim, hayır abrtmıyorum.) Kadın olduğu için rahatlıkla Vixen, Heart tadını alabiliyorum Begüm’ün şarkılarından diyebilirim. Atıyor da olabilirim ama bazı yaylılarda Bach havası da sezmişmiyimdir acaba ? Bu tamamen benim uydurmasyonum olabilir, bilemedim...
Kendisini tanımam etmem, sosyal medyadan bir ki laf etmişliğimiz var. Mütevazi, teşekkür etmeyi ve gülümsemeyi becerebildiğini biliyorum sadece. Bu da bana ve bizim gibi insalara yetmez mi a dostlar ? Zaten şu satırları yazabilen birinden bir hainlik, bir fesatlık bir kendini beğenmişlik, efendime söyleyeyim bir şan şöhret hastalığı, bir ben merkezcilik beklenmez.
“Aklında bir soru bulduğu cevaplarla eşleşmezdi
Sırtında bir dolu renkleri rüzgara çarpsa da dökülmezdi
Ufkunda bir koku uzansa da uzaklara kanatları yetişmezdi
Zaten yetse de tadını duymaya zamanı yetmezdi
Bembeyaz bir kelebekti
Süzüle süzüle uçardı
Tüm renkleri atıp içine
Uzandı usul kadife bahçesine
Toplasan ömrünü güldüğü gördüğü 24 saati geçmezdi
Zorlasan sevdiği birkaç sarı turuncu papatyadan ibaretti
Örtmesen üstünü çok küçüktü üstüne basanlar üzülmezdi
Süslesen yüzünü o kadar yorgundu ki ne yapsan değişmezdi.”
İri yarı, pek de kibar olmayan, yer yer patavatsız bir adamım. Yukarıda dediğim gibi nasır kalpli insanların şehrinde kendim gibi, bizim gibi, bir müzisyen, bir ressam, bir yazar, bir şair, bir bakkal ya da bir temizlik görevlisi bulduğum zaman dört elle sarılıyorum ona. Şehrin ve git gide yozlaşan hayatın, insanların bizden acımazsıca alıp götürdüklerini biraz da olsa bu “benim gibi, bizim gibi” insanlar yerine koyuyor. Hala iyi şeylerin, iyi müzisyenlerin, iyi insanların olduğunu hatırlamak biraz da olsa umut veriyor bana. Beyaz Kelebek adlı şarkı kime, niçin, ne hislerle yazılmış, 1.49 – 2.09 arasındaki gitar çığlığı neyi, kimi anlatıyor ? Bunlar yazmayacağım. Siz dinleyin, siz keşfedin. Bu iri yarı kaba saba adamın bunları yazarken, arka fonda çalan Begüm Tarako şarkısı “Beyaz Kelebek” ten etkilenip gözlerinin dolu dolu olması da cabası. Bir de ara sıra Roger Waters dolduruyor gözlerimi...
He-Man in sonundaki gibi kıssadan hisse vermeyeceğim, haddime de değil asla ama bize iyi şeyler hissettiren insanlara, sanatçılara dört elle sarılalım. Başkası yapmayacak çünkü...
“Aklımın oyunları başladı
Soğuk bir aynayı karşıma bıraktı
Şimdi anlat dedi gördüklerini
Bu bana verdiği belki son şanstı.”
Long live rock n roll