Aranan kan Begüm Tarako'da mı? / Halkbank Kültür Sanat
22.06.2013

Aranan kan Begüm Tarako'da mı? 


Neden kadın sanatçılarımız hep çektikleri aşk acılarını, bunalımlarını, yalnızlıklarını, depresyonlarını ya da küçük kız çocuğu hâllerini anlatmak/duyurmak istemekteler ya da  zorundalar? Bilmediğimiz, böylesi bir kanun hükmünde kararname mi mevcut, yoksa söyleyecek başka sözleri mi yok merak etmekteyiz doğrusu... Kadın köşe yazarlarımızın 'üzümün buğusu, camın pusu, kirazın mevsimi, denizin dalgası, hüznümün kanatları kapsamlı üç noktalı otuz cümle' paradoksundan çıkamaması gibi bizim kadın rock'çılarımız da yalnız, melankolik, acılı âşık, denizci, martıcı, koşmacı/kovalamacı... (dikkat üç nokta var). Görünen o ki Begüm Tarako da bu kervana göbekten dâhil olmuş. Albümün tamamı, melankolik, umutsuz ve yalnız kalan kadın acıları, bunalımları, gelgitlerinden oluşan sözler içermekte.
 
Begüm Tarako, yeni nesil genç müzisyenlerimizden. Rock'çı olarak tanımlanmasına rağmen, özünde bu tanım onu açıklamaya yetmiyor zira Tarako, rock'ın yanı sıra elektronik, akustik ve popu da şarkılarına yediriyor, giydiriyor. Bugünlerde sanatının albümü "Aklımın Oyunları", hem müzikmarketlerdeki raflarda hem de gündemdeki yorumlarda yerini aldı.
 
Albümün künyesine geçmeden önce, dinledikten sonra aklımıza takılan global birkaç soruyla başlamak gerekir işe. "Aklımın Oyunları"nın tanıtımlarında sıkça rastladığımız kavram 'şehir müziği' nedir? Şehirli insanın duygularını yansıtmak mı, sözleri müziğin önüne geçirmek mi, yoksa az enstrüman kullanarak müzik icra etmek mı? vb vb. Durumu açığa kavuşturmakta fayda var zira yaşamdan beslense de "şehir müziği" diye bir müzik türü yok, şehirde yaşayan ve yazdığı/bulduğu/sevdiği şiirleri ya da sözleri akustik müzikle harmanlayanları tanımlayan bir sıfat olarak girdi hayatımıza, dolayısıyla bu müzik sadece şehirlerde yaşıyor, barınabiliyordu. Begüm Tarako'yu bu çerçeveye sığdırmak, bu tanımla nitelemek ona, ve müzikal altyapıda birlikte çalıştığı başarılı müzisyenlere haksızlık olur düşüncesindeyiz.
 
Kadının sözü
 
İkinci olarak akıllara takılan soru: Neden kadın sanatçılarımız hep çektikleri aşk acılarını, bunalımlarını, yalnızlıklarını, depresyonlarını ya da küçük kız çocuğu hâllerini anlatmak/duyurmak istemekteler ya da  zorundalar? Bilmediğimiz, böylesi bir kanun hükmünde kararname mi mevcut, yoksa söyleyecek başka sözleri mi yok merak etmekteyiz doğrusu... Kadın köşe yazarlarımızın "üzümün buğusu, camın pusu, kirazın mevsimi, denizin dalgası, hüznümün kanatları kapsamlı üç noktalı otuz cümle" paradoksundan çıkamaması gibi bizim kadın rock'çılarımız da yalnız, melankolik, acılı âşık, denizci, martıcı, koşmacı/kovalamacı... (dikkat üç nokta var). Görünen o ki Begüm Tarako da bu kervana göbekten dâhil olmuş. Albümün tamamı, melankolik, umutsuz ve yalnız kalan kadın acıları, bunalımları, gelgitlerinden oluşan sözler içermekte.
 
Tarako'nun söz yazarlığı lokal olarak bakıldığında başarılı sayılabilir, fakat yine albümün tamamına işleyen oldukça işlevsel bir sıkıntı var ki o da sözlerle müziğin eklektik beraberliği. Sözler ve müziğin Tarako'ya ait olduğu, "Hile", "Aklımın Oyunları", "Yapboz", "Doğum Günü", "Beyaz Kelebek", "Girdap" ve "Koza" parçalarıyla "Sözsüz" adlı enstrümantal çalışmadan oluşan  albümde bu sıkıntı sık sık kulağa çarpmakta, bağırmakta. Özellikle "Hile", "Girdap" ve "Yapboz" açısından bu uyumsuzluk fazlasıyla ön plana çıkıyor.
 
"Ve senin de, benim de, içimizde iki ayrı sesle baş başa kaldığımız, mantıklı mı davranmalıyım yoksa duygusal mı diye düşündüğümüz, yalnız kaldığımızda çok sıkıldığımız, ortalığı şöyle bir dağıtma duygusuna kapıldığımız, kendimizi eve kapadığımız, birilerinin bizi çıkarmasını beklediğimiz, sustuğumuz, kızdığımız, bıktığımız, nefret ettiğimiz, çok ağladığımız, sabrettiğimiz, inat ettiğimiz ve yılmadığımız, bunlar geçer dediğimiz, özlediğimiz, çok özlediğimiz, karıştığımız ve düğüm olduğumuz, girdaplara kapıldığımız, tuzaklara takıldığımız, hayal kurduğumuz, aldatıldığımız, fakat en sonunda dünyanın oyununun farkına vardığımızda dudağımızın kenarıyla gülümsediğimiz anlar yaşamışızdır. İşte bu albüm bunlardan başka hiçbir şey içermiyor." diye anlatmakta albümünü Tarako. Ama anlatımdaki çekicilik ve yaratılan derinlik beklentisi maalesef şarkı sözlerinde mevcut değil. Tabii beste ve altyapı açısından yetenek sahibi olan Tarako'nun sözlerinin de çok derinlikli ve müzikal uyuma açık olmasını beklemek, belki de kaymaklı ekmek kadayıfı olurdu.
 
Müzikal açıdan ise; Berkant Çelen, Özgehan Özturan, Mert Aksuna, Taner Karakaya, Kadir Keskin, Tolga Özoğlu, Serkan Türküm, Emre Cincinoğlu, Ayhan Mutlu, Barış Güvenenler ve Burak Ayrancı gibi müzisyenlerin Tarako'ya eşlik ettiği albüm, sınıfını teşekkürle geçmekte.
Albüme de adını veren "Aklımın Oyunları", tartışmasız en güzel parça, ardından bizim listemizde -söz müzik uyumsuzluklarının nispeten az olduğu çalışmalardan- "Dogum Günü", "Koza" ve "Beyaz Kelebek" gelmekte.
 
Müzik piyasasına yeni bir ses, yeni bir soluk getirmesine ve yeteneğiyle uzun ömürler vadetmesine çok sevindiğimiz Tarako'nun güzel yorumuna rağmen sesini de çok güçlü bulmadık ve şimdilik, "aranan kadın rock'çı" ya da "Şebnem Ferah'ın tahtını sallayacak prenses" o değil maalesef, ama ilerisi için bugünden bir şey söylemek yanlış olur, Tarako'nun sonraki albümleri ve çalışmalarının daha güçlü olacağına inanıyoruz.
 
Aklımın Oyunları
Sanatçı: Begüm Tarako

SON EKLENEN 5 HABER

Begüm Tarako