‘Kalanlar, ölenler için şiirler yazar’ denilmişti; öyle yapıyoruz. Burcu Cansu BirGün'de Yazdı..
14.12.2013
“12 Eylül’de öldürülen, kaybolan, geri dönmemek üzere giden tüm arkadaşlarımla devrimi yapmışız hayali ile şarkı söyledim” diyen Eratalay, son albümü Muhalefet Şarkıları’nı 16 yaşında Taksim’de devlete galip gelmiş, ‘komün’ görmüş insanların direnişine armağan ediyor
 
‘Kalanlar, ölenler için şiirler yazar’  denilmişti; öyle yapıyoruz
 
BURCU CANSU ANKARA
 
Direnişin ve mücadelenin hikâyesini, devrimci bir duruşla 30 yıldır sahnelerden, eylemlerden marşlarla, türkülerle haykıran Sevinç Eratalay, Muhalefet Şarkıları ile müzikseverleri selamlıyor. “Bazıları daha çok para kazanmak için milyonlarca insan öldürmekten kaçınmadılar, bazıları ise insan yaşatmak için direndiler; açgözlü, kötü insanlara karşı savaştılar! Ve tarih açgözlü para, toprak, savaş düşkünü insanları katil, bunlara karşı mücadele eden partizanları, devrimcileri kahraman, onurlu, yurtsever olarak yazdı” diyen Eratalay ile sanat dünyasındaki 30 yılını ve yeni albümünü konuştuk.
 
»“Ardından yalnızca rüzgârı önüne alıp gitti desinler, ardından yalnızca saçlarına militan mavisi tokalar...” “Dirençsin sen sık yumruğunu,” “Yeniden Başlamalı,” “Kalbin nerede?” diyen Eratalay’ı biraz tanıyabilir miyiz? Müzikle ilk tanışmanız nasıl oldu?
Müziği seven, batı ve doğu müzik aletlerini çalıp söyleyen bir ailede büyüdüm. Bol bol şarkı söylerdim. Öğrenim hayatım boyunca yılsonu okul eğlencelerinde hep sahnede oldum. Ortaokulda Cem Karaca şarkıları söylemeye başladım. İvriz İlkokulu’ndayken 68 kuşağına mensup öğretmenlerimin eline bakarak bağlama ve piyano çalmayı öğrendim. Ablam aynı okulda öğretmendi; uzun kış gecelerinde bir araya gelen ablamın arkadaşlarından Ulaş’a Ağıt türküsünü, Zülfü Livaneli şarkılarını, Mahsuni Şerif ve Neşet Ertaş türkülerini öğrendim. Şimdi geriye baktığımda, “Yola sağlam çıkmışım” diyorum. Şarkılarımı inatla söyledim ve söylemeye de devam ediyorum. Adil olmayan, eşit olmayan her şeye karşı şarkılarımı söyledim.
 
»İnsanlar isimleriyle müsemmadır derler. Sanatçı olacağınız başından itibaren belli miymiş?
Soyadımın sahneye uygun olmadığını düşünüyorum. Hep eksik ve hatalı söylediler. Sanat, başlı başına bir iştir. Kanımca sanatçı doğulur. Sadece sesin güzelliği, müziğe ilgi, şarkı söyleme cesareti, her şey olsa dahi herkesin seni dinlemesi zorla kabul ettirilecek bir şey değil. Ayrıca öyle bir çabam da olmadı. “Senin şarkılarınla büyüdük abla” diyenlere ben de beni dinleyenlerle büyüdüğümü söylüyorum. Neysek hep birlikte bir şeyiz ya da değiliz.
 
»Hangi aşamada sanatçı olmaya karar verdiniz?
Her şey tesadüf gelişti. Ben hep Anadolu’da yaşadım fakat bu işin başlangıç ve ilerleme noktası İstanbul’dur. 12 Eylül’den sonra öğretmenlikten atıldığımda, nerede nasıl yaşayacağımı bilmiyordum. Ailemin yanına giderek çiftçilik yapmaya başladım. Pancar, mısır, nohut üretiyorduk. Aynı zamanda esnaflık da yaptım. O arada etraftaki arkadaşlarla sohbet eder, türküler söylerdik. O sohbetler kulaktan kulağa yayıldı. 85-86 yıllarında sendikal çalışmalar yavaş yavaş başlamıştı. Ankara’daki öğretmenlerin örgütlülüğü tekrardan başlıyordu. Arkadaşlar o konserlere çıkmamı istediler. Sahneye yabancı değildim. Daha önce Buca Eğitim Enstitüsü’nde okurken panellerden sonra sahneye çıkardım. O zamana kadarki repertuvarım işçi grevlerinde, yürüyüşlerde söylenen, söyletilen türküler, marşlardı; bu ise çok farklıydı. Kendi bestelerin, afişte adın yazılı, yanında Sadık Gürbüz gibi bir usta var. Sahteye çıktım ve türkü söylemeye başladım. Çok beğenildi. Bir öğretmen arkadaşın tanıdığı yapımcı Ali Bey o gün oradaymış ve beni dinlemiş. Çok beğenmiş ve bana albüm teklifiyle geldi. “Aynı Türk filmleri gibi” diyesi geliyor insanın…
 
»Müzik ile devrim yaptıramazsın insanlara. Müzik heyecan, coşku verir, yaraları sarar ve iyileşmenizi sağlar. Sadece devrim şarkıları için değil, aşk şarkıları için de bu böyledir. Sizin hayatınızda müziğin yeri nedir?
Yaralarımızı sarıyor. Bazen hasta ediyor, bazen iyileştiriyor. Müzik benim dertlerimi anlayan, kalbimi bilen, yaparken hem mutlu hem de mutsuz olduğum bir şey. Devrim şarkıları da aşk şarkıları gibidir bazen. Ayrılamazsınız. Eylem Güzeli, Militan Mavisi devrimin şarkıları değil mi?
 
»Protest müzik eleştirilirken, Gezi Direnişi’nde bütün eleştirilerin boşa çıktığını gördük. Gezi Direnişi’nde bestelenen müzikler, şarkılar size ne düşündürdü, neler hissettirdi?
Sola sirayet eden liberal akımlar protest müziği eleştirdi. “Yeter! Bu ölümleri hatırlatıp durmayın, kindar nesil yetiştirmeyelim” diye söylenenleri çok iyi hatırlıyorum. O günlerde ölen arkadaşlarımızın neden öldüğünü unutturmak için uğraştılar. Geçmişi yok sayamazlardı... Gezi ile devletin yüzünü tekrar gördüler. “Başımız belada” diye bağırdı Ahmet. Çoğu bela istemedi, çoğu beladan kaçtı ya da belalara göz yumdu. Yeni bir kavga uğruna verilen kavganın şarkıları, türküleri, marşları sürecekti. Direnenler şarkılarını ürettiler. Gezi Direnişi’nde yapılan besteler, çalınan tencere-tavalar, Taksim Meydanı’nda çalınan piyano bunun daha başlangıç olduğunu hepimize gösterdi.
 
»Çok genç yaşta beste yapmaya, şiir yazmaya başladığınızı biliyoruz. İlk bestenizi ve şiirinizi nasıl ortaya çıkarttınız?
“Birimize bir şey olursa ne yaparız?” diye sordular birbirlerine… “Kalanlar, ölenler için şiirler yazar” denilmişti. Öyle yapıyoruz. “Evvelim sendin ahirim sensin...” Benim için şarkı söylemek, beste yapmak böyle bir şey. İlk bestemi cezaevinde yaptım. Beste yapmak çok farkı bir şey; çalıştığın bir ekip olmalı. Ben yazılmış şeylerin üstüne yaptım bestemi. Zamanla kendim de yazdım. Okuduğumda veya duyduğumda yüreğime gelip oturan ve çıkmayan notalar halinde ağzımdan havalandılar.
 
»Bir kadın olarak 30 yıldır, bu kadar göz önünde olmak, sahnelerde devrim marşları söylemek neler hissettirdi size?
Bugüne kadar 15 albüm çıkardım. Yıllarca şarkı söylemek ve hâlâ söylemeye devam edecek olmak hep birlikte yaşamayı hissettiriyor bana. Kavganın bitmediğini, sürdüğünü ve sürecek olduğunu hissettiriyor.
Elimin hamuruyla, nasırıyla, soğan kokusuyla çıktım yola, yurtiçi ve yurtdışında konserler verdim. Virginia Woolf’un da dediği gibi, “Bir kadın olarak ülkem yok. Bir kadın olarak bir ülkem olsun istemiyorum. Bir kadın olarak bütün dünya benim ülkem.” Ben bu durumu seviyorum. 30 yıl boyunca keyifle söyledim şarkılarımı; bir 30 yıl daha söyleyebilirim. İnsanlığın, insanların, ezilenlerin, yoksulların, yok sayılanların hayat hikâyesidir. Bu hikâye hiç bitmez. Her kuşağın anlatılacak bir hikâyesi vardır.
 
»Muhalefet Şarkıları albümünüz çıktı? Neler var bu albümde, nasıl oluştu bu albüm?
Muhalefet Şarkıları albümün son beş yılda yaptığım konser kayıtlarından oluşuyor. Kendi şarkılarım dışında sahnede söylediğim, arkadaşlarımın şarkılarından derlendi. Çıkışı gecikti ama muhalefet şarkılarının modası olmaz. Gezi direnişi öncesi başlamıştı bu çalışma. Çok önemli ve kıymetli bir çalışma bu, seyirciler ile birlikte söylediğimiz türkülerin, marşların albümü oldu. Ahmet Kaya’nın Ağlama Bebeğim şarkısını seyirci ile söylemiştik; o da var. Bu albümü bir şirketten çıkartmak istemedim. Çünkü geliri tamamen direnen, mücadele eden, sokaktaki gençlere kalsın istedim. Direniş ruhumuzda var. Albüm satışı da albüm istemi üzerinden isteme adresi ile dağıtılacak. Pop müziğinin efsane ismi Alpay, ‘Ethem’in Sessiz Çığlığı’ adlı şarkısında “Tamam tamam ben yenildim, siz yendiniz / Ama ben kazandım, siz kaybettiniz” diyor. Direnişe şarkı bestelemeyen, okumayan kalmadı. Daha ne olsun, müziğimiz en üretken devrinden geçiyor bence, daha çok şarkı bestelenecek. Kürtlerin şarkıları, ağıtları yıllarca süren savaş içinde o kadar çoktur ki, hepimizin bir muhalefet şarkısı ve şarkının içinde hikâyesi vardır. Şarkı dinlemeden gününüz geçmesin, kalbiniz sızlar yoksa!
Bazıları daha çok para kazanmak için milyonlarca insan öldürmekten kaçınmadılar, bazıları ise insan yaşatmak için direndi, açgözlü kötü insanlara karşı savaştılar! Ve tarih açgözlü para, toprak, savaş düşkünü insanları katil, bunlara karşı mücadele eden partizanları, devrimcileri kahraman, onurlu, yurtsever olarak yazdı. 16 yaşında Taksim’in ortasında devlete meydan okuyup o devlete galip gelmiş, 15 gün de devletsiz, ‘komün’ görmüş insanları korkutmak kolay mı? Biz her yerdeyiz. Albüm satışı da onların direnişine armağan olsun.
 
***
‘Herkesin hâlâ devrimci olduğuna inanıyordum’
 
»Devrimci bir kadın olarak 30 yıldır, “kalanlar ölenler için şiir yazar” şiarını gerçekleştiriyorsunuz. 30 yıllık sahne hayatınızın ana fikri nedir?
12 Eylül darbesinden sonra öldürülen, idam edilen, kaybolan, geri dönmemek üzere giden tüm arkadaşlarımla devrimi yapmışız hayali ile şarkı söyledim. Onları bırakmadım, onlar da beni... 1990 yılında İstanbul’da okul arkadaşlarımdan biriyle karşılaştım. Müzik bölümünden, Devrimci Yol’un üyelerinden biriydi o da. Sarıldık, sohbet ettik, birbirimize hayatlarımızı anlatmaya başladık. Onun yaptıklarından farklı olarak iki albüm çıkarmış, Mavi Radyo’da çalışan, mevcut devrimci yapıların konserine giden, halkevleri, İşçilerin Sesi... Kısacası her yerde şarkıları ile konuşulan bir kadın olmuştum. Bana “Aa, böyle şeyler devam ediyor mu?” diye sorduğunda çok tuhaf oldum. Çok safça ve temiz kalpli ben, herkesin hâlâ devrimci olduğuna inanıyordum. Öyle değilmiş... Kimseyi sorgulamadım, yargılamadım. Öfkelendim ve inat ettim. Şarkılarımı söyledim.
 
BirGün

SON EKLENEN 5 HABER