Yüksek Sadakat’in solisti olarak tanıdığımız Kenan Vural geçtiğimiz aylarda Yüksek Sadakat sonrası hazırladığı solo albümü “Alem Dünya” ile müzik marketlerde yerini aldı. Albümün hazırlık sürecini ve yeni projelerini yazarımız Mine Ayman’a anlattı…
Yüksek Sadakat sonrası solo albümün “Alem Dünya” ile müzik dünyasına yeniden merhaba dedin, yola tek başına devam etme kararını ne zaman aldın?
Beni takip eden müzikseverler bilir, Yüksek Sadakat öncesinde de gerek solo gerekse grup çalışmaları içinde bulundum. Her zaman söylediğim gibi müzik kollektif bir iş ve grup müziğinin gücüne de her zaman inanmışımdır. Bu düşünce ışığında konuşmam gerekirse bir solo albüm yapmak fikrinden yola çıkarak grupla olan ilişkimi şekillendirmekten her zaman kaçındım. Yurt dışında pek çok örneği olmasına karşın, Türkiye’de grubun yanında bir de solo albüm projesi üretmeye kalkarsanız, bir de üstüne üstlük o grubun solisti iseniz, yani önde duran ve grubun yüzü olan insansanız, solo proje insanlara genellikle “grup dağılıyor mu?” sorusunu sordurur. Ben bunu grubun zarar görmesine yol açabilecek bir unsur olarak düşünürüm. Bu yüzden elimde teknik imkanlar, müzisyen arkadaşlarım ve hayata geçmeyi bekleyen şarkılar olmasına rağmen Yüksek Sadakat’ten ayrılana kadar böyle bir fikir yoktu aklımda. Hatta bestelerimi de grupla birlikte kaydeder ve albümlere koyarız diye düşünüyordum. “Renk Körü” albümünde bunun örneklerini görmek mümkündür. 2012 senesinin başlarından itibaren grubun yürüdüğü yolun kendi yürümek istediğim yoldan saptığını düşünmeye başladım. Grubu oluşturan müzisyenler dışında işleri yürüten insanların, grubun isteklerini gerçekleştirmek konusunda yeterli olmadıklarını gördüm. Sonuç olarak bir müzisyen, bir insan olarak kariyerime, başkalarının istediği ve yönettiği şekilde değil kendi yöneteceğim şekilde devam etmek istedim. Ayrılma kararımı almadan önce de grup arkadaşlarıma çözüm önerilerimi sundum ve yaklaşık altı ay boyunca birlikte oturduk konuştuk ama benim grupla devam etmemi sağlayacak bir sonuç alamadık. Böylelikle 2012 senesi Ağustos ayında grubu bıraktım. Ben bir müzisyenim ve öyle de olmaya devam edeceğim. Bunu sağlamak için hiç durmadan üretmek ve sürekliliği kaybetmemek lazım. Bu yüzden ayrılma kararımı alır almaz da solo proje için kolları sıvadım.
“Alem Dünya” adlı albümünün hazırlık aşaması ne kadar sürdü ve albümde kimlerle çalıştın?
Alem Dünya’yı Yüksek Sadakat’ten önce birlikte çaldığım ve uzun zamandır arkadaş olduğum müzisyenlerle kaydettik. Gitarda Tuncer Tunceli, tuşlu çalgılarda Mert Topel, bas gitarda Serkan Aşanel ve davulda Bülent Ay’dan oluşan kadro ile provalara başladık. 2012 Eylül ayında bir araya geldik. Bu repertuvarın bir kısmı eski şarkılarımdan oluşuyor ve onları bu ekiple 2006 senesinde çalıyorduk. Bu açıdan bildiğimiz şarkılardan başlayarak, düzenlemeleri tekrar gözden geçirdik, ve daha modern bir anlayış ve sound ile çalmaya çalıştık. Ekim ayı içinde hep birlikte kayda girdik ve albümü “birlikte” çalarak kaydettik. Bu sebeple 5 studyo gününde kayıtları tamamladık. Şarkıları çalışırken müzisyen arkadaşlarımı özgür bıraktım ve böylelikle benim dikte ettiğim tek kişilik bir müzik olma tehlikesinden şarkılarımı kurtardım. Her eleman fikir yürüttü ve beğendiklerimizi sakladık. Bu bakımdan “Alem Dünya” pek çok “grup” albümüne kıyasla, çok daha iyi bir “grup” müziği albümü oldu. Bu arkadaşlarla çalışmaya zaten bu yüzden karar vermiştim. Sadece nota okuyan bir grup değil, bugüne kadar edindikleri tecrübe, teknik ve estetik değerlerini müziğe yansıtacak müzisyenler. Provalara başlamamızla albümün raflara düşmesi arasında 7-8 ay gibi bir zaman var tabi.
İlk klip hangi şarkıya geldi? Bundan sonra hangi şarkılar kliplenecek?
İlk klip, Jehan Barbur ile birlikte seslendirdiğimiz “Fark Eder mi?” adlı düet parçaya çekildi. Bu şarkının Türk rock ve pop sahnesinde alışılmadık ama Türk müzik dinleyicisinin de çabucak alıp seveceği bir soundu olduğunu düşündüm ve farklı bir şarkı ile dinleyicini karşısına çıkmayı uygun buldum. Klibi Haziran sonunda müzik kanallarına ve dijital platformlara dağıttık ve çok güzel geri dönüşler aldık. İkinci videomu ise “Dün Gece” adlı balad şarkıya çektik. Kuvvetli bir slow olduğunu düşünüyorum. Yeri gelmişken klip konusu ile ilgili olarak düşündüklerimi de paylaşmak isterim. Dijital iletişimin bu kadar hızlı ve yaygın olduğu bu çağda müzik albümleri bizler için artık birer kartvizit. Yaptığın iş sorulduğunda gösterdiğin bir referans. İnsanlar müzik dükkanlarına gidip satın alıncaya kadar internet üzerinden bütün dünyanın müziğine ulaşıyorlar. Bu kadar çok seçenek varken de dinleyicinin aklını çelmeniz ya da yaptığınız işi iyice gözüne sokmanız gerekiyor. Video klipler de bana göre temelde böyle bir işe yarıyorlar. İster youtube gibi dijital platformlarda isterse televizyon ekranlarında yer tutup, insanların dikkatini çekmek. Oyunun kuralı bu ve ben de oyunu kuralına göre oynuyorum ama gerçek fikrimi sorarsanız, bir müzik eserinin kendini göstermesi ve/veya sattırması için üzerine çekilecek bir filme ihtiyacı olmaması gerektiğini savunurum.
Başarılı bir grubun solistliğinden sonra yola tek başına devam etmek nasıl bir duygu?
“Başarılı bir solist olarak devam ettiğim sürece sorun olmaz” gibi bir duygu
Son dönemde yapılan albümleri nasıl buluyorsun? Beğendiğin albümler ve isimler hangileri?
Müzik tarihine baktığımızda gördüğümüz durum şudur. Her dönemde hem iyi hem de kötü müzik üretilmiştir. Burada kullandığım iyi ve kötü kavramlarını ister kişisel zevklerin belirlediği bir parametreyle isterseniz bilimsel olarak değerlendirebileceğimiz, ritm, armoni, melodi gibi kuram veya kurallarla açıklayın, sonuç değişmez. Her dönemde iyi müzik de oldu kötü müzik de. Bu anlamda son dönemde de durum değişmiyor. Gerçekten hiç dinleyemeyeceğim kadar kötü müziklere de rastlıyorum, çok severek dinlediğim albümler de çıkıyor. Beğendiğim albümleri düşündüğümde ilk aklıma gelen Birsen Tezer’in “İkinci Cihan” albümü…
Eurovision şarkı yarışmasına katılmış biri olarak yarışmayla ilgili neler düşünüyorsun? Katılmamayı tercih eder miydin yoksa iyi bir deneyim mi oldu senin için?
Eurovision bir müzisyen için yaşanması hoş bir tecrübe ama bundan fazla bir şey sunmuyor. Biz başından beri müziğin yarıştırılmayacak birşey olduğunu ve bu fikre pek de sıcak bakmadığımızı söyledik. Ancak bize bir görev verildi biz de onu elimizden geldiğince iyi bir biçimde yapmaya çalıştık. O zaman “gitmek istiyor muyuz, istemiyor muyuz” diye düşünmedik. Bunu hiç yaşamamış biri olsam belki yine “olabilir” derdim ama şu an durumun ne olduğunu biliyorum ve sanırım “gitmezdim.”
Yakın zamanda sahne çalışman ve konserlerin var mı?
Eylül ayının 14′ünde Bebek Şenliği konseri ile açılışı yaptık. 04 Kasım 2013′de İstanbul’da Babylon’da düzenleyeceğimiz bir lansman konserimiz olacak. Bunun hazırlıkları sürüyor. Bu tarihten önce 17 Ekim’de Beyoğlu Hayal Kahvesi’nde vereceğimiz konserle müzikseverlere merhaba diyor olacağız. Yine Ekim ayı içinde istanbul dışında bazı konser programları yapılmakta. Babylon’daki lansmanımızdan sonra dört ya da beş büyük şehirde yine lansman konserleri planlıyoruz ve bunların görüşmeleri de sürüyor. Dinleyenlerimiz tüm bu konser tarihlerini ve son haberlerimizi facebook -Kenan Vural Official- ve twitter -@kenanvuralresmi- den takip edebilirler.